ISLAM DUNYASINDA HAZINEYI SOYAN ILK DEVLET ADAMI HZ.MUHAMMED’DIR.

20/12/2013

Arap yarim adasinda cok az tarim yapilacak arazi vardir..Bu nedenle verimli araziler cok degerliydi…Hurma bolgenin baslica besin ve gelir kaynagiydi..Muhammed öldugunde bolgenin en kiymetli arazisi olan FEDEK HURMALIKLARIni kizi fatima’ya miras birakmisti…

Bu olay islam dunyasinin ilk kirilma noktasidir.. Ebu-Bekir “Peygamberin mirasçısı olmaz, Müslümanların hepsi O’nun mirasçılarıdır.” diyerek Fedek hurmalığını Fatima’nın elinden alip beyt’ül mâl’e kayıt ettirmiştir. ”

Arazinin devletin oldugunu sanmayin, daha sonra Halife Osman zamanında bu hurmalık hizmetlerinin karşılığı olarak (!) Mervan’a verilmiştir…Kisacasi muhammedin hirsizladigi arazi ondan da hirsizlanmistir…Mervan kim derseniz onuda siz arastirin..inanilaz biri, sasiracaksiniz..MERVAN BIN HAKEM..

Butun islam devletlerinin baskanlari hirsizdir…Zira calmak sunnettendir..Allah kabul etsin


OSMANLI IMPARATORLUGUNDA GAYRIMUSLIMLER

07/01/2013

Hem islamci, hem osmanlici olana sasarim..neden sasirdigimi da anlatmaya calisayim..
Topkapi sarayinin icinde kilise vardir..aya irini..bu kilesede kimler ibadet ediyordu diye merak ediyor insan…

fatih istanbulu almasindan sonra burayi camiye cevirmedi…bunun altinda gayrimuslumlere olan hosgoru yatmiyor… annesine, kayinvalidesini, kayinbiraderine, diger butun gayrimuslum eslerinin ailelerine olan hogoru yatiyor…nede olmazsa kendiside bir hiristiyan.. 
Osmanli hep gelin almamisti saraya, bazende gelin vermisti…bu yabanci damatlardan biri zaganos efendi..kendisi rum..2.murat’in kizini alarak saraya damat oluyor…bir baska esinden olan kizini sultan fatihe vererek kayinpeder oluyor…bu uyanik rum bir kizinida osmanli veziri Mahmud pasaya vererek osmanliya vezir olmayi basariyor..zaganos gibi osmanlinin butun kayinpederleri, kayinvalideleri,kayinbirader ve baldizlari hiristiyan..kisacasi topkapi sarayinin icinde yasayan buyuk cogunluk hiristiyan…bu kilisede tabiki onlar ibadet ediyordu..

Sarayi yaptiran sultan faith hiristiyanlarin ibadetini dusunuyordu da, muslumanlarin ibadetini dusunmuyormuydu….hayir dusunmuyordu..sarayin icine hic cami yaptirmadi..diyeceksiniz ki sarayin icine agalar camii diye bir cami var…haklisiniz, fakat o bina camii olarak yapilmamis..sarayin mustemilati..daha sonra muslumanlara ayip olmasin diye o bina camiye cevriliyor..acin google’da resimlerine bakin, hic camiye benzetebilecekmisiniz…minaresi bile yok….cami mimarisine hic uymuyor..

Basbakan aklina estikce chp ve inonu tarafindan bir kac caminin kapatildigi sikca dillendirilir..
Bu agalar camii (hunkar camii) de kapatiliyor….kapatildigi donemlerde ne chp var, ne inonu..bu camiyi islamcilarin cok sevdigi lakabini da ulu sultan olarak taktiklari 2.abdulhamid kapattiriyor..

islamin bayraktari osmanlidan bir kesit…


YARATILIŞ HİKAYESİ.AKILLI TASARIM!

09/12/2009

acaba yoktan var olmayı açıklayabiliyor mu insan oğlu? demiş arkadaş..

hayır açıklayamıyor…
açıklayamamasının bir nedeni de sen ve senin gibi düşünen tanrıların KUL’ları..
adı uzerinde KUL…
düşunmeyen,sorgulamayan,yargılamayan..
KUL’un haddine midir yoktan var olmayı açıklamak..

ilk sorgulamaya başladığında, seni dünyaya leyleklerin getirdiğini söylemişlerdi…henuz sorgulama bilincinde değildin..bu olaya kutsallık katmadılar..gökten gelen koç hikayesi mantığı ile devam etselerdi, sen hala leylek tarafından dünyaya geldiğini düşünebilirdin…

önce leylek masalını dinledin, sonrada çamuru. adına akıllı tasarım dediler..

masala göre sen bir testi’sin arkadaşım..evet,evet..bildiğimiz su testisi..saksıda olabilirsin..
genel olarak size çanak çömlekte denilebilir…
çünki bundan önceki hayatında çamurdun…hammadden KURU BALÇIK!!!
Bak allahın seni nasıl tarif ediyor.

And olsun biz insanı kuru bir çamurdan suretlenmîş balçıktan yarattık” (Hicr 26).

ol deyip oldurma yetisi olmasına rağmen, (can sıkıntısından olmalı, hikmetinde sual etmeyelim), yerden çamur alıp yoğuran, sonrada şekil vererek seni doğuran bir tanrının eserisin sen …haaa hata yapmayalım..kuru balçıktan biblo haline dönüşüm safhasıydı bu.

biblodan insan haline dönüş hikayen de var..çok kısa..kısacık
sadece sana üflüyor…ama nasıl üflemek o..
bir üflüyor pir üflüyor.
“Sonra onu düzeltip tamamladı, içine ruhundan üfürdü, sizin İçin kulaklar, gözler, gönüller yarattı” (Secde 9)
bir heykeltras kadar becerisi yok, kulak göz falan yapamıyor ama nefesi kuvvetli.. kulağını ve gözünü bile üfürerek yaratıyor..

sorunuz neydi?
şimdi hatırladım…acaba yoktan var olmayı açıklayabiliyor mu insan oğlu? demiştiniz

siz yoktan var olmadınız ki arkadaşım..çamurdan yaratıldınız..
burada tartışmamız gereken siz değil, çamurunuz!!!

bilim henüz laboratuvar ortamında ispat edemedi, sen masallarla ispat ettin.
sana göre bu mudur?…budur..

Bu üfürülen masallara inanan milyarlarca insan olduğu için bilim, senin nasıl varolduğunu açıklamakta zorluk çekiyor..Bilim adamları zamanının bir kısmı da tanrıların bu hikayelerine inanan kulları ile mücadele etmekle geçiyor…

Yaratılış hikayelerine senin gibi inan ortaçağ hıristiyanları; gök ile yer ayrılığını reddeden ve evrenin sonsuzluğu tezini benimseyen Brunoyu diri diri yakarak bilimsel çalışmalara set çektiler…
Bruno’dan otuz yıl sonra da dünya dönüyor diyen Galileo’yu ölüme mahkum ettiler..

Dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olan Oxford’un Biyoloji profesörü Richard Dawkins’in kitaplarını,sitesini ve çalışmalarını yasakladı mahkemelerin Harun Yahya abin istedi diye.

kısacası, senin çanak çömlek olmadığını ispat etmek kolay olmuyor !!!

saygılar


İSLAM’DA ÖRTÜNME VE AHZAP SURESİ 59. AYET

18/11/2009

1.5 milyarlık İslam dünyası aynı kitabı okuyor, farklı anlamlar çıkarıyor…Bu anlamsızlığı da “mezhep” adı altında kutsuyor.. Aynı kitabı okuyup birbirlerini öldürmeleri de  muhammedin ölümünden günümüze kadar geleneksel olarak devam ediyor…

Kuran’da ki Allah,muhammede gönderdiğini iddia ettiği kitabında, 18 ayette “Apaçık”, 13 ayette ise “detaylı” diyerek kendini paralıyor..müslümanlar anlamamakta direniyor.1.5 milyarlık müslüman nüfusun tamamının anlama özürlü olabileceğini düşünmek olası değil…Allahın bütün alimleriniz toplansa bir kelimesini yazamazsınız dediği 6236 ayette kendini ifade edemediği daha akla uygun.. (tabi ki burada kendisini ifade edemeyen muhammed’tir)

Türkiyede toplumsal ve siyasal olarak ciddi bir kamplaşma yaşanıyor.Bu durum ülkemizi gelecekte parçalayıp, hatta iç savaşa sürükleyecek kadar ciddidir..Bunun temelinde yatan nedenlerden birisi de islamın en tehlikeli sembol’ü başörtüsü veya türbandir..Bir avrupa ülkesinde gezerken kimin katolik, kimin protestan, kimin musevi olduğunu anlayamazsınız…bu ayrışmaya neden olacak  sembolleri yoktur.Oysa bir müslümanı dünyanın her yerinde tanıyabilirsiniz..Kadını lahana gibi sarılıp sarmalanmış,erkeği sakallı, en moderni badem bıyıklı…aynı müslümanların  hangi ülkeye ait olduğunu da   anlayabilirsiniz..Arap peçe takar,iranlı kara bir başörtüsü,Afganistanlısı kıyafetin hapishane şeklinde olanı burka….yurdum müslümanı armutu çağrıştıran kafasına ismi armani’den devşirilen allı güllü Armine türban… Müslüman ülkemizin deniz kıyıları da  farklı değidir..normal mayolusu, bikinilisi, günlük kıyafetleri ile gireni, haşeması ve burkinisi…hepsi allah birdir,muhammed onun peygamberidir der, kendilerini müslüman olarak tanımlarlar..hepside kıyafetlerinden dolayı birbirlerini eleştirir..

cüppeli hoca ahmet efendi hazretleri bile malta’da üstsüzlerin oldugu plajda denize girmesini “islama göre yanlış yoktu, takvada hata yaptım”diyerek izah etmiş ve sizde bu masalı kuzu sessizliğinde dinlemiştiniz…öyle olmasaydı hoca efendi yüzme havuzlu villasında saz çalmaya devam edebilirmiydi? kusuru kızında değil, kadı’da görüyoruz..aşağıdaki resimde cenneti bu dünyada yaşayan hoca efendiyi, malta plajlarında huşu içinde hurileri pardon üstsüzleri rontgenlerken görebilirsiniz…Kadınlar göğüslerini saklarken hoca efendi sarkmış gögüslerini neden saklama gereği duymuyor..Size sapıkça gelsede bazı kadınlar erkek memesinden veya kıllı erkek vucudundan tahrik olabilirler…(delikli boncuk görese tahrik olan erkeğin sapıklıklarına girmek istemiyorum..konuyu dağıtırız) Bu durumda hoca efendi ağda veya epilasyon yaptırıp bikininin üstünü giymeliydi!

Bir süpermarket dini olan kuranda, ayetler birbirleri ile çelişirler…Hatta aynı ayet içinde bile çelişkiler görülür..Neden herkes islamı farklı anlar ve yaşar.? “Bir kelimesi değişmez” denilen ayetlerin  anlamları nasıl değişebilir?Aynı kitabı okuyup bu örtünme çeşitliliğin sebebini merak ederiz..Ben ederimde müslümanların etmediği kesin.İslam beyin kıvrımlarını zedelemiştir, düşünme yetilerinin kaybolmasına neden olmuştur..

Aşagıda düşünme yetisini kaybetmiş  altı erotik, üstü takva olan müslüman bir kadınımız..

Yerli malı müslümanların “en doğru islam türkiye’de yaşanır” gibi bir savları vardır…Peki kuranı kendi dilinde okuyup uygulayan arap yanlış mı yapmaktadır.? Bakmayın siz bikimkilerin komiklik yaptıklarına, haşema , burkini veya günlük giysiler ile denize girip Bo Derek gibi olacaklar sonrada gidip  afgan ve suudi kadınına “şekerim vallahi biz en doğru islamı yaşıyoruz, haşema ve burkini ile denize giriyoruz” diyecekler…üstelik  dış örtülerinizi almadan sokağa bile çıkmayın diyen ayete nazire yaparcasına..

islam kadının güzelliklerini gizlemeye çalışırken, yurdum müslümanları islami moda haftaları ve defileleri düzenlemeye devam etsinler..Onlar da bizimkilerin yaşadığı islam ile dalga geçsinler…Bir iranlının, bir suudi arabistanlının veya bir afganlılının “biz yanlış islamı yaşıyoruz, en dogru islam türkiyede yaşanıyor,afferim türklere” dediğini mi düşünüyorsunuz..?.Tabi ki değil..Herkes bir yol tutturmuş olmayan şol cennetlere doğru kürek çekmekte…

En doğru islam nerede yaşanıyor sorusu görecelidir. Her ülkeye, her müslümana, her mezhebe, her tarikate göre farklılıklar göstermektedirler. Müslümanlar arasında en temel konularda bile derin bir görüş ayrılığı vardır. Görüş ayrılığı yaşamadıkları tek payda cennet ve nimetleridir..gelecekte biraz daha bilinçlenecek olan müsluman kadın “size huri var da bize niye yok” derse sus payı olarak 3-5 nuri sözü verileceği kesindir..hafif yumuşaklıktan zarar gelmez…

İslamın en doğru nerede yaşandığını söylemem zor olmasına karşın örtünmenin en dogru Afganistanda uygulandığını söyleyebilirim.Burka islama göre en doğru örtüdür.üst resimdeki bayanı alt resimdeki bayanların ülkesine gönderin bakalım, müslüman kardeşimiz mi gelmisş diyecekler, yoksa recm mi edecekler..iki ülkede ve her iki resimdekilerde müslüman..

Kuran’da, Rahman suresi 55.sırada olup 78 ayetten oluşmaktadır.Bu ayetlerden 31 tanesi aynı nakarattan ibarettir. “İmdi Rabbinizin nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz? Allah yarattığı kulunun anlamayacağını düşünüp 31 kere tekrar etme gereği duymuş olmalı.Bu basit cümleyi 31 kez tekrar eden allah islamın en önemli konularının başında gelen örtünme konusunda aynı hassasiyeti göstermeyip bir tek ayette bile örtünmeyi net bir şekilde ortaya koymamıştır. Mükemmel olduğu iddia edilen kuran örtünmenin şeklini yeterli şekilde izah edemediği için günümüzde yaşanan kaos ortaya çıkmıştır.

örtünmenin konu edildiği 3 ayet var ve bunları aşağıda inceliyeceğiz.. Bu ayetlere bir göz atalım.

Nûr Suresi, ayet 31:

“Mümin kadınlara söyle: Gözlerini korusunlar, namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üstüne örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları ellerinin altında bulunan, erkeklerden kadına ihtiyacı kalmamış hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte olduklan ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar.”

Nur suresi 31 Örtünme konusunda ki en belirgin ayetir..muslumanlar bu ayeti referans kabul eder.Oysa ayette nasıl ve nerelerin örtüleceği çok belirgin değidir.böyle olsa idi bütün müslumanlar tek tip örtünüyor olurlardı.Baş örtüsü takmayan kadında, türban takanda,yemeni bağlayanda, peçe veya burkaya girenide müsluman..herkes kendine göre yorumluyor ayeti.. (esasında ayetleri kadınlar yorumla(ya)mıyor..böyle bir şansları yok..Her şeyde olduğu gibi nasıl örtüneceklerinide erkekler belirliyor)

Dünya nüfusunun sadece % 20 si müslumandır..Adem ile havva gibi dolaşan insan, ilkel kabilelerde bile neredeyse kalmamıştır.Çıplak gezmeyi emreden veya öneren bir din,  felsefe veya ideoloji de yoktur.Kıyafet ve vucudun belirgin yerlerini örtemek,  insanlığın ürettiği ortak bir değeridir.

Bu ayeti dilediği gibi yorumlayıp dilediği gibi örtünen müslüman kadınlar namuslu ve iffetli, hoşgörü dini islam’a göre örtünmeyenler ise namussuz ve iffetsizdir!!

Ayette “ ZİYNETLERİNİ TEŞHİR ETMESİNLER” diye geçiyor..ziynet nedir?  Sözlüklerde değerli eşya, süs eşyası, takı olarak geçsede kuran’da ziynetten kastedilen kadın vucudunun bir kısmıdır.. bunu ben değil islam mollaları söylüyor..o zamanlar ziynet sahibi olmak prestij nedeni olabilir.kolundaki bilezigi belli etmek icin ayaklarini yere vurmak gerekmez, elini, kolunu sallaması yeterliydi..ayet de Elini kolunu sallama derdi..hikmetinden sual olunmaz emme, koskoca allah ziynetten korksaydı her şeyi yasakladığı gibi onuda yasaklardı…bunu düşünmemiş olamaz..Zinhar saçlarda teşhir edilmediğine göre ziynet katagorisine dahildir..kadının kılı, tüyü ziynet oluyorda erkeğin ki neden olmuyor..? Neden erkekler suratlarındaki kıl kümesini sıvazlayarak hoyratça teşhir ediyorlar..?

GİZLEMEKTE OLDUKLARI ZİYNETLERİ ANLAŞILSIN DİYE AYAKLARINI YERE VURMASINLAR..

Burada açık konuşalım..ayaklar yere vurulduğunda sallanabilen kadın uzvu nedir? Bunu göğüsler ve belki birazda popo olarak izah edebiliriz…ayaklar yere vurulmazsa bu organlar yok mu sayılır? Atletizim müsabakalarında veya diğer kadın sporlarında statyuma giden erkek tahrik mi olmaktadır? Bayanların spor müsabakasını TV’den izleyen erkek Genelevden naklen yayın var diye mi düşünür.? Siz ayağını yere vurarak erkeğini baştan çıkarabilen bir kadın duydunuz mu?!!

Peki, Türkiye’deki tesettür anlayışı bunları gizlemeye yeter mi?  Saçının tek telini göstermeyen müslüman kadınlarımızın çoğunluğu, ayaklarını yere vurmasada vucudunun bütün hatlarını sergilemezler mi? Aşağıda ki resimdekiler en bi müslüman kadınlarımızdır..ben göğüslerini ve vucut kıvrımlarını görüyorum..ya siz takva yaşayan müslümanlar?

Müslüman olmayan dünya kadınları ayaklarını yere vurarak mı gezerler..? Ayağını yere vursalar o anda sallanan göğüs gören batılı erkekler erekte mi olurlar.?

Nasıl bir  komedi bu?

O zaman şöyle söyleyebiliriz… erkeğın kılı kadını tahrik etmiyor fakat kadının kılı erkeği tahrik ediyor.. erkegin vucudu kadını tahrik etmez, kadının eder!!Müslüman olmayan, yani kadının başının örtülmediği, çagdaş kıyafetlerle gezilen toplumlarda ise her an kadın saçı gören erkek  zeus vaziyetini alır!!!!

Bu anlayıştan yola çıkarak 10 yaşından sonra kız çocuklarının  vucutlarını ve saçlarını sarıp sarmalayıp, bütün erkekleri potansiyel sapık yerine koyuyorlar..müslüman erkekte kendisindeki potansiyelin keşfedilmesinden  gurur duyuyor..

kadını lahana moduna sokan erkek egemen islamın erkegi neden yarı çıplak gezer..göz görür gönül çeker diyorsanız, kadının da nefsi duyguları oldugunu düşünüyorsanız erkeğide tesettüre sokup, türban taktırın…daha radikal bir önerim var, kadınların sokağa çıkması tamamen yasaklayın!!!

ahanda size ziynetlerini sergileyen müslüman erkek..bu müslüman arkadaş cüppelinin yanında tesettürlü kalır..cüppeli gibi sarkmış memeleri göstermiyor..Kadınlar gözlerini sakınsınlarda.. olmaz ki, böylede tavaf edilmez ki?..

tecavüz coşkun’un bile kıl’dan tüy’den sebeplerle bir kadına icra-i sanat eylediğini duymadık.

Cinselliği saça kadar indirgeyen islam,barbi bebekten bile tahrik olabilen Cüppeli hoca’’lar yetiştiren kocaman bir bataklığa dönmüştür…

Aynı ayette GÖZLERİNİ KORUSUNLAR ibaresine dikkatinizi çekmek istiyorum.Biraz sonra tekrar bu konuya değineceğim..

Nûr Suresi, ayet 60:

“Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş kadınların ziynetlerini göstermeksizin, dış elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. Yine de iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır.”

Ayet içinde geçen “ÇOCUKTAN KESİLMİŞ KADINLARIN”söylemi var, başı sonu belli değil..kadın kısır..henuz genc yaşında olmasına rağmen cocuğu olmuyor…veya kadın 40 yaşında cocuktan kesildi…Burada biyolojık bir durum söz konusu…hiç çocuğu olmayanda,40 yaşında çocuktan kesilende, 65 yaşında doğuranda var.. ülkemizde cocuktan kesildikten sonra dış örtümü kullanmayabilirim diyen yurdum kadını olmamıştır..Benim anladığım dış örtü vucut hatlarını belli etmeyendir…özellikle genç nesil türbanlı müslümanlar vucut hatlarını alabildiğine sergileyecek kıyafetler giymekte,  ilerleyen yaşlarında ise daha çok kapanmaktadırlar..aşağı resimde ki genc bayan yaşlandığında yanında ki gibi olacaktır, muhtemel yanında ki gençliğinde onun gibiydi..

Yukarıda ki  iki ayette  başların nasıl örtülmesi gerektiği net bir şekilde açıklamamaktadır.. çunki iffetli olmanın kriteri kurana göre  şekli belli olmasada örtünmektir…Örtünme çeşitliliğinin nedeni ise örtünde, nasıl örtünürsen örtündür..yeter ki iffetsiz olma!!!

Ahzâb Suresi, ayet 59:

“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına örtülerini üzerlerine almalarını söyle. Onların TANINMAMASI ve inciltilmemesi için en elverişli olan budur.”

www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=33&ayet=59 linkine tıkladığınızda  bütün mealcilerin kuran’ına ulaşabilirsiniz…Altı çizilecek cümle “TANINMAMASI“dır..

Burada kıvıracak bir argümana sahip değisiniz…Afganlı kadınlar kıvırmadan BURKA’nın içine girerek iffetlerini koruyorlar! (sıkıysa burka’nın içine girmesin)

Başına çorap veya maske geçirip bankaya dalan adamı “hidayete ermiş” olmakla  yorumlamıyorsanız bunun tanımmamak için bir önlem olduğunu anlayabilirsiniz.

Burka hariç hiçbir örtünme ve tesettür şekli TANINMAMAK için yeterli değilidir..

Peçe bile tanınmayı engelleyecek bir örtünme şekli değildir..Zira gözünüzün rengi, birinin kör oluşu, şehla oluşu,kaşlarınız,kirpikleriniz, derinizin rengi, alın çizgileriniz  tanınmaya yeterli olabilir…Tanınınca ne olur sorusuna girersek işin içinden çıkamayız…Bütün erkeklerin müslüman olduğu bir ülkede tanınmak tehlikeli bir durum ise, burada mülüman erkekleri cezalandırmak gerekir, kadını değil..fatura her durumda kadına kesiliyor, sonrada islam kadına değer verir deniliyor.

Nur suresi 31 ayette GÖZLERİNİ KORUSUNLAR demiyormuydu…? sizce neden gözlük takıyor aşağıda ki bayan..veya neden burkaya giriyor afganlı…neden tamamen kara örtüler içinde suudi kadını!!!

Şimdi bu iki ayeti yorumladığımızda hem TANINMAMAK hemde GÖZLERİ KORUMAK için en doğru örtünme şeklinin BURKA olduğunu düşünmek, sanıyorum yanlış olmaz..

Hayır yanılıyorsun diyorsanız, yanılan ben değil asr-ı saadet dönemini yaşamak için canlarını veren Afgan halkıdır…Kutsal dediğiniz topraklarda yaşayıp islamı anlamayan suudi müslümanlardır.

Bindiğiniz dolmuş sizi cennete götürmez..Yarından tezi yok ya BURKA’larınızı sipariş ediniz, ya da o  dolmuştan ininiz..Müslümanım diyen hatun kısmına duyurulur..

(haaaa..müsluman erkeklerede duyurulur..kadınlarınızdan siz sorumlusunuz)

Bu dinsiz imansız vatandaşın da kıyağını  unutmayın..dua falanda istemez hani.!!!

Not: Bu yazımı bütün müslüman Türk kadınına ve islamda başörtüsü yoktur diyen Sayın Özdemir İnce’ye ithaf ediyorum..

“Apaçık” kelimesinin geçtiği ayetler;  43/2 – 12/1 – 2/99 – 22/16 – 27/1 – 36/69 – 58/5 – 10/15 -15/1 – 19/73 – 22/72 – 24/1 – 28/1-2

Ayrıntılı ve ayrı ayrı açıklandığını öne süren ayetler ; 7/32 – 6/97 – 12/111 – 6/154 – 6/119 – 13/2 – 30/28 – 70/52 – 10/37 – 6/126 – 24/34 – 24/46 – 11/1-2


KENDİ İÇİNDE ÇELİŞEN AYETLER

10/08/2009

“Din’de zorlama yoktur…” (K. Bakara sûresi, âyet 256)

“… Müsrikleri (Puta tapanlari) buldugunuz yerde öldürün…”; (K. Tevbe sûresi, âyet 5)

“Allah kimi dogru yola koymak isterse, onun kalbini Islâmiyet’e açar. Kimi de saptirmak isterse… kalbini dar ve sikintili kilar. Allah inanmayanlari küfür batakliginda kilar…”(K. En’âm sûresi, âyet 125)

“Allah kimi hidâyete erdirirse, dogru yolu bulan odur. Kimi de sasirtirsa, iste asil ziyâna ugrayanlar onlardir…”(K. A’raf sûresi, âyet 178)

“Allah kimin kalbini Islâm’a açmissa, o Rabbinden bir nûr uzerinde degil midir? Allah’i anmak hususunda kalbleri katilasmis olanlara yaziklar olsun! Iste bunlar apaçik bir sapiklik içindedirler”(K. Zümer sûresi, âyet 22)

“Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardi. ama O, istedigini saptirir, istedigini dogru yola eristirir. Islediklerinizden, andolsun ki, sorumlu tutulacaksiniz…”(K. Nahl sûresi, âyet 93; ayrica bkz. Fâtir, 8; Müddessir 31, 42, vs…)

“Allah dileseydi bütün insanlari dogru yola sevkederdi…”(K. Râ’d sûresi, âyet 31)

“Kahrolasi insan! Ne inkârcidir!…”(K. Abese sûresi, âyet 17)

“… Puta tapanlardan yüz çevir. Allah isteseydi puta tapmazlardi…”(K. En’âm sûresi, âyet 106-107)

“Biz dileseydik herkese hidâyet veririrdik; fakat Cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduraracagima dâir Benden söz çikmistir…(K. Secde sûresi, âyet 13)

“Allah dileseydi, yeryüzünde bulunanlarin hepsi inanirdi… Allah’in izni olmadan hiç kimse inanamaz…”(K. Yûnus Sûresi, âyet 100).

“Yaptiklarinizdan dolayi mutlaka sorguya çekileceksiniz…”(K. Nahl sûresi, âyet 93)

“Basiniza gelen her hangi bir müsibet kendi ellerinizin yaptigi isler yüzündendir” (K. Sûrâ sûresi, âyet 30).

“(Ey Muhammed!)… Kendilerine bir iyilik dokunsa: -Bu Allahtan’dir- derler; baslarina bir kötülük gelince: -Bu sendendir- derler. (Onlara) -Hepsi Allah’tandir- de…”(K. Nisâ sûresi , âyet 78)

“Sana gelen iyilik Allah’tandir. Basina gelen kötülük ise nefsindendir…” (K. Nisâ sûresi, âyet 79).

“Basiniza gelen herhangi bir müsibet, kendi ellerinizle isledikleriniz yüzündendir…” (K. Sûrâ sûresi, âyet 30).

“Allah diledigini saptirir, diledigini de dogru yola eristirir…”(K. Fâtir sûresi, âyet 8)

“Ayet’lerimizi yalanlayanlari… helâke götürecegiz…”(K. A’raf sûresi, âyet 182)

“Kitabini oku, bugün kendi hesabini kendin göreceksin. Kim yola gelirse, kendi lehine yola gemis ve kim saparsa kendi aleyhine sapmistir…” (K. Isrâ sûresi, âyet 13-15); “Kiyâmet günü, yaptiginiz seylerin karsiligi verilir…” (K. Yâ-Sîn sûresi, âyet 54).

“Andolsun, Biz cinler ve insanlardan bir çogunu Cehennem için yaratmisizdir…” (K. A’raf sûresi, âyet 179).

Kim iyi bir is yaparsa faydasi kendisinedir, ve kim kötülükte bulunursa zarari kendisinedir…” (K. Fussilat sûresi, âyet 46)

“Allah… diledigine azâb eder, diledigine merhamet eder…” (K. Ankebût sûresi, âyet 21).

“…Allah’in dogru yola eristirdigi kimse hak yoldadir. Kimi de saptirirsa artik ona dogru yola gösterecek bir rehber bulamazsin…”(K. Kehf sûresi, âyet 17)

“(Allah’i) Yalanlamis olanlarin o gün vay haline! Allah’a karsi gelmekten sakinmis olanlar, elbette (Cenne’te) gölgeliklerde ve pinar baslarindadirlar…”(K. Mürselât sûresi, âyet 40-41)

“Bilsin ki insan için kendi çalismasindan baska sey yoktur. Ve Çalismasi da ileride görülecektir. Sonra ona karsiligi tastamanm verilecektir …“ (K. Necm, 38-41);

“… Her kese islediklerinin karsiligi verilir. Kendilerine haksizlik yapilmaz…” (K. Ahkâf, 19);

“Allah rizik verirken kiminizi digerlerine üstün tutmustur”(K. Nahl, 71);

“Dünyâ hayatindaki geçimlerini aralarinda böldük ve bazilarini bazilarindan üstün kildik” (K. Zuhrûf, 32);


MİRAÇ KOMEDİSİ

10/08/2009

Tanrı, Müslümanlara Günde 50 Vakit Namaz Kılma Zorunluluğunu Yüklemek İstiyor, Fakat Muhammed Yerine Getirilmesi İmkansız Zorunluluğu, Musa’nın Uyarması Sayesinde Beş Vakit Namaz Şekline Dönüştürüyor (İsra Suresi, Ayet 1; Necm Suresi, Ayet 6)

Birçok yayınlarımızda değindiğimiz gibi Muhammed “Peygam­berliğini” ilan ettikten sonra on ya da on üç yıllık Mekke dönemi bo­yunca, kaç vakit namaz kılınacağı konusunda kesin bir şey söyleme­miştir. Bundan dolayıdır ki, Müslümanlar gelişigüzel günde iki veya üç vakit namaz kılar olmuşlardır. Beş vakit namaz usulünü Muham­med Mir’ac Olayı’ndan sonra yerleştirmiştir ki, söylendiğine göre hicretin üçüncü yılına rastlar. Böyle olduğuna göre Tanrı, her ne hik­metse bu tarihe gelinceye kadar, yani aşağı yukarı 15 ya da 16 yıl bo­yunca namaz konusunu doğru dürüst bir kurala bağlamamış, bunu Mir’ac Olayı’ndan sonra saptamış olmaktadır. Kur’an’da belirtildiği şekliyle Mir’ac Olayı denilen şey kısaca şudur:

Bir gece vakti Tann, “celal ve azametini” belli etmek ihtiyacını duyuyor ve bu maksatla Muhammed’i Mescidi Haram’dan alıp Mescidi Aksa’ya götürüyor. Böyle yaptığını da şöyle ifade ediyor:

“Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim di­ye (Muhammed) kulunu Mescidi Haram’dan, çevresini müba­rek kıldığımız Mescidi Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlar­dan münezzehtir. O gerçekten işitendir, görendir” (K. 17, İsra Suresi, ayet 1).

Dikkat edileceği gibi burada Allah, “eksik niteliklerden uzak” olduğunu (yani güçlülüğünü ve emsalsizliğini) anlatmakta olup, bu yönlerini kanıtlamak maksadıyla Muhammed’i Mekke’den (Mescidi Haram’dan) alarak Kudüs’e (yani Mescidi Aksa’ya) götürdü­ğünü ve ayetlerinden bir kısmını ona gösterdiğini bildirmekte! Mu­hammed’in söylemesine göre Tanrı bunu, özellikle inkarcılara karşı yüceliğini belirtmek için gerekli görmüştür. Belirtirken de asla “aciz” olmadığını, yalan yapmadığını anlatmış “kudret ve ihsanının azamet ve ulviyyetini i’lan etmiştir.”2

Yine kendi anlatmasına göre Muhammed, Mekke’den Kudüs’e kadar olan kısmı, cennetten getirilme “burak” adında (ve katırla eşek arası cinsten) bir hayvana binmiş olarak yapar. Kudüs’ten son­ra yedinci kat göğe dayalı bir merdivenle (ki Mir’ac diye bilinir) ye­dinci kat göke çıkmaya başlar. Yanında Cebrail vardır. Cebrail’le birlikte göklerin yedi katından geçerek yükselirken, her bir katta yerleşmiş bulunan eski peygamberlerle (örneğin Adem, Yahya, Yu­suf, İbrahim, Musa, Harun, İdris, İsa vb.) tanışıp konuşur. Daha sonra Cebrail’in kanadına binmiş olarak “Sidredü’lMünteha” de­nen yere kadar yükselir ki, burası meleğin gidebileceği son sınırdır. Bu noktadan sonra Muhammed, kendisine verilen uçan bir döşekle uçmaya başlar. Nihayet “ufkun en yüksek tarafında” ve aralarında “yayın iki ucu kadar veya daha az” bir mesafe kalınca Tanrı kendi­sine en büyük ayetlerden bir kısmını gösterir (K. 53 Necm Suresi, ayet 618). Bu ayetlerden biri namazla ilgilidir: Tanrı Müslüman ümmetine 50 vakit namaz emrettiğini bildirmiştir! Bu emir Mu­hammed’in pek hoşuna gider, çünkü o zamana gelinceye kadar Müslümanlar, farz olarak yatsı ve sabah namazları olmak üzere günde sadece iki namaz kılmaktaydılar. Ve işte şimdi Tanrı bunu yeterli saymayıp günde elli vakit namaz kılınmasını emretmiş bu­lunmaktadır. Muhammed büyük bir sevinçle haberi kendi ümmeti­ne iletmek için gökyüzünün katlarından inmeye başlar; tam Mu­sa’nın bulunduğu kata geldiğinde, Musa kendisine “Ne ile emrolundun?” diye sorar: Muhammed: “50 vakit namazla emrolundum” der. Musa bunu duyunca ” Elli vakit namaz çoktur, senin kavminin bu ka­dar çok namaza tahammülü yoktur. Geri dön ve Tanrı’dan bunu azaltmasını iste” der. Bu tavsiyeye uyarak Muhammed geri döner, katları tırmanır ve Tanrı’dan elli vakit namaz sayısında indirim yap­masını diler. Tanrı, onun isteğini kabul eder ve 10 vakit namaz in­dirimde bulunur ve günde 40 vakit namaz kılınmasını uygun bulur. Bu emri alınca Muhammed katları inmeye başlar ve Musa’nın yanı­na geldikte aynı itirazla karşılaşır. Musa kendisine: “Senin kavmin günde 40 vakit namaz kılacak takatte değildir; geri dön ve Tan­rı’dan daha azaltmasını iste” der. Bu tavsiyeyi uygun bulan Mu­hammed tekrar katlan tırmanır ve Tanrı’dan indirim yapmasını is­ter. Tanrı namaz sayısından on vakit daha indirir ve günde 30 vakit namaza karar verir. Bu emri alınca Muhammed yine sevinir ve kat­lan inmeye başlar. Fakat Musa’nın yanına geldikte Musa kendisine: “Bu da çoktur, geri dön ve Tanrı’dan bunu azaltmasını iste” diye tavsiyede bulunur. Muhammed geri döner ve tekrar Tanrı’nın katma çıkarak günde 40 vakit namazın çok olduğunu ve bunu azaltmasını ister. Tanrı onun isteğini kabul ederek on vakit namaz daha indirim yaparak günde 20 vakit namaz kılınmasını bildirir. Muhammed bu emrin yerinde olduğunu düşünerek gök katlarını inerek tekrar Mu­sa’nın yanına gelir ve aldıği emri bildirir. Fakat Musa günde 20 va­kit namazın da çok olduğunu ve bunun azaltılması gerektiğini Muhammed’e bildirir. Böylece Muhammed, Tanrı’nın bulunduğu kat ile Musa’nın bulunduğu kat arasında ine çıka 50 vakit namazı niha­yet günde beş vakit namaz şekline dönüştürür ve sonra gelip bunu Musa’ya haber verir. Ne var ki, Musa bunu dahi fazla bulur ve Mu­hammed’e geri dönüp Tanrı’dan biraz daha indirim yaptırtmasını tavsiye eder. Fakat Muhammed:

“Artık daha fazla istekte bulunmaya utanırım, razıyım buna!”

diyerek beş vakit namaz ile yetinmenin gerekli olduğunu anlatır.3 Sonra ümmetinin yanına döner ve olayı anlatır: Tanrı’nın 50 vakit namaz emrettiğini ve fakat bunu 5 vakite indirttiğini, böylece onla­rın namaz yükünü hafiflettiğini müjdeler. Bu müjdeyi alan ümmeti­nin, muhtemelen kendisine minnettar kalacağını düşünür.

Şimdi yukarıda özet olarak belirttiğimiz hikayeyi şöyle bir göz­den geçirelim. Muhammed’in söylemesine göre Tanrı, “celal ve azametini” kanıtlamak, her şeyi en iyi bilen ve gören olduğunu an­latmak maksadıyla “sevgili elçisini” Mescid’i Haram’dan alıp Mes­cidi Aksa’ya ve oradan da gök katlarına yükseltip kendi katına ge­tiriyor. Ve sonra ona en önemli bir kısım ayetlerini gösteriyor ve bu arada Müslümanlara elli vakit namaz kılınmasını emrediyor. Mu­hammed de bunu sevinerek kabul ediyor. Ve fakat Musa’nın tavsi­yesi üzerine tekrar Tanrı’ya geri dönüyor ve günde 50 vakit namaz emrinden indirim yapmasını istiyor ve Tanrı, uzun bir pazarlaşma sonunda Musa’dan gelme tavsiyeye uyarak günde elli vakit namaz yerine, indire indire beş vakit namazda karar kılıyor!

Pek güzel ama, bir kere, her şeyi en iyi bilen bir Tanrı, günde el­li vakit namaz kılmanın mümkün olmadığını düşünemez miydi? Kullarına kolaylık sağlamakla övünürken, böylesine bir ibadet yü­kü nasıl yükleyebilmiştir? Her bir namaz en azından on beş ya da yirmi dakika sürmüş olsa, elli vakit namaz kılmak için, günde 8 ile 16 saate ihtiyaç var demektir. Günde 8 ile 16 saat namaz kılan bir insan, böylesine aşırı bir takat göstermek bir yana, fakat’ uyumak, çalışmak ve dinlenmek için gerekli vakti nasıl bulur? Haydi diye­lim ki Tanrı, birçok meşguliyeti arasında bunu hesap edemedi! İyi ama kendi kavminin yeteneklerini ve gücünü bilen Muhammed, günde elli vakit namaz kılmanın olanaksız bulunduğunu düşüne­mez miydi ki, Musa’nın tavsiyesi üzerine iş görmüştür?

Görülüyor ki, Muhammed sırf kendisini taraftarlarına beğendir­mek ve güya onların ibadet yükünü hafifletmiş gibi görünmek için hem kendisini ve hem de Tanrı’yı isabetli bir şekilde düşünemeyen, yani Müslümanların takat ve ihtiyacını hesap edemeyen ve ancak Musa’nın aklına uymak suretiyle isabetli bir karar verebilen kimse­ler durumunda göstermiş olmaktadır.

Turan Dursun.Kuran elestirisi.


AYETLERDEKİ ÇELİŞKİLER

10/08/2009

Serdar Kaangil

Kur’an Allah Kelamı mı?

Yayınlanma: 8 Nisan, 2009

Bildiğiniz gibi İslam’a göre Kur’an, İncil, Tevrat ve Zebur Allah tarafından gönderilmiştir. Bunlardan Kur’an dışındaki kitapların yazımı, geçmiş zaman anlatımı şeklindedir. Kur’an ise Allah’ın hitabı biçiminde yazılmıştır. Allah’ın sözlerinin, emir ve öğütlerinin Cebrail adlı melek vasıtasıyla ve vahiy yoluyla peygambere iletildiğine inanılır. O yüzden “Kur’an Allah kelamıdır” denir. Allah’a ait olmayan sözler ise “kul” veya “kâle” yani “de ki” veya “dedi ki” sözcükleriyle belirtilmiştir. Bundan dolayı birçok ayet “de ki” anlamına gelen “kul” kelimesiyle başlar. Örneğin: “De ki; ‘Ben içinizden hiçbir erkeğin babası değilim” cümlesinden anlarız ki “de ki” diyen Allah, “Ben içinizden hiçbir erkeğin babası değilim” dedirtilen peygamberdir. Ne var ki bunun gibi bazı ayetlerin Allah’a ait olmadığı açıkça belli iken “de ki” sözcüğünün kullanılmadığını görürüz. Bu tür ayetlerin bazı meallerinde “de ki”sözcüğü parantez içinde verilmiştir. Bazı mealciler ise sanki Arapçasında gerçekten yazılıymış gibi paranteze dahi gerek duymadan “de ki” sözcüğünü eklemişlerdir. Bu müdahaleler, ayetlerdeki eksikliği kamufle etme amaçlıdır. Şimdi bu hataları görelim:

Fatiha suresi Allah’a yapılan bir duadır. Dolayısıyla “deyin ki” kelimesiyle başlamalıydı. Kur’an’ın son iki suresi olan Nas ve Felak sureleri de duadır ve “de ki” ile başlar. Fatiha suresinin başında olmasa bile 5. ayetinde “kûlû” yani “Deyin ki” sözcüğü muhakkak kullanılmalıydı.

Fatiha/ 5-7. (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.

Görüldüğü gibi ayette Allah’a sesleniş, Allah’a yakarış vardır. Dolayısıyla ayette seslenen Allah değil, insandır. Ama “Deyin ki” sözcüğü olmadığından Allah kendisine dua etmiş gibidir. Hadi diyelim ki Fatiha Kur’an’ın açılış suresidir, bir önsöz gibidir, o nedenle “deyin ki” denmesine gerek duyulmamıştır. Peki ya diğer ayetlerdeki eksikler? Şimdi de aşağıdaki ayetlerde hitap edenin kim olduğunu görelim:

Hud-2. Allah’dan başkasına kulluk etmeyin. Ben size O’nun tarafından müjde vermek ve uyarmak için gönderilmiş gerçek bir peygamberim.

Zariyat-51. Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben size O’nun tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.

Bu ayetlerde anlaşılacağa üzere konuşan Muhammed hazretleridir. İnsanlara kendisinin peygamber olduğunu iddia etmektedir.

Şura-10. Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah’a aittir. (De ki) İşte bu, Rabbim Allah’tır. Yalnız O’na tevekkül ettim ve ancak O’na yöneliyorum.

En’am-104. Rabbinizden size muhakkak ki deliller gelmiştir. Artık kim gözünü açar görürse kendi lehine, kim de hakkı görmeyip batılı seçerse kendi aleyhinedir. (De ki) “Ben sizin üzerinizde bekçi değilim.”

Bu iki ayette de konuşan Muhammed hazretleridir. Görüldüğü gibi “de ki” sözcükleri kullanılmadığından mealciler parantez içerisinde göstermek zorunda kalmışlardır.

Tevbe-30. Yahudiler, “Uzeyir Allah’ın oğlu” dediler, Hıristiyanlar da “Mesih Allah’ın oğlu”, dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkara sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!

Bu ayette geçen “kâtelehumullâh” ın asıl anlamı “Allah onları öldürsün, katletsin” dir. Bunu Allah’tan isteyenin Allah olamayacağı açıktır.

Bu örneklerden şu sonuçlar çıkarılabilir:

1- Kur’an, Tanrı sözü değildir. Hz. Muhammed kurgulayıp yazmış, fakat birkaç ayette gaf yapmış ‘de ki’ ekini kullanmayı unutmuştur.

2- Kur’an, derlenip toplanırken hata yapılmış, bazı ayetler eksik yazılmıştır.

3- Kur’an’a Hz. Muhammed’den sonra Halife Osman ve Emeviler döneminde müdahale edilmiş, ayetler tahrif edilmiştir.

Tabi bunlara “Allah, anlaşılacağını düşünerek ‘de ki’ demeye gerek duymamış olabilir” veya “Allah bu tür eksiklerle insanları sınamış olabilir” türünden yanıtlar da verilebilir. Bu tür yanıtlar, eksikliği, hatayı tanrıya havale etmek olur ki buna katılmak mümkün değildir. 2 ve 3 şıkları ise Hicr-9 ayetinde belirtilen “Hiç şüphe yok ki, Kur’ân’ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız.” ayetine ters düşer. Bu durumda 1 şıkkının doğru olduğu, Kur’an’ın Allah sözü değil, Hz. Muhammed’in kurgusu olduğu ortaya çıkar.

Şimdi de Kur’an’ın Allah hitabı olmadığına dair farklı bir örnek verelim:
Bu örnekle göreceğiz ki Muhammed hazretleri, kimi zaman Allah’ı, kimi zaman melekler adına Cebrail’i, kimi zaman da peygamberleri konuşturan bir kurguyla Kur’an’ı yazmıştır. Onları konuştururken Kur’an’da 300’e yakın “de ki” öneki kullanmıştır ki kendisinin yazdığı anlaşılmasın, Allah sözü olduğuna inanılsın. Ama bazı ayetlerin kurgusunda hata yapmış, “de ki” kullanmayı unutmuş ya da hatalı kullanmıştır veya kullanmayı becerememiştir.

En’am-114. Allah’tan başka bir hakem mi arayayım ki size, her muhtaç olduğunuz şeyi bildirip açıklayan kitabı, o indirmiştir? Kendilerine kitap verilenler de bilirler ki o, senin Rabbin tarafından gerçek olarak indirilmiş bir kitaptır; artık şüphe edenlerden olma.

Meryem-64. Biz, ancak Rabbının emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bu ikisi arasındaki her şey, O’nundur. Ve Rabbın unutkan değildir.

Enam-114 ve Meryem-64. ayetten önceki ve sonraki ayetlere bakıldığında bu cümlelerin kime ait olduğuna dair bir belirteç yoktur.
Enam-114’te ”Size Allah’tan başka bir hakem mi arayayım” sözünden sonra “Senin Rabbin tarafından indirilmiş” sözü ile konuşturulanın melek Cebrail olduğu ve Muhammed hazretlerine hitap ettiği açıkça bellidir.
Meryem-64’te ise “Biz ancak rabbinin emriyle ineriz” sözü melekler ya da melekler adına konuşan Cebrail’e söyletiliyormuş gibi yazılmıştır. Ama Allah’ın kelamı dediği kitapta Muhammed hazretleri bunu belirtmeyi becerememiş ya da hata dikkatinden kaçmıştır.

Zümer-10. De ki: ‘Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah’ın arz’ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.’ (de ki fazla)

Bakara-97. De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir.” (de ki fazla)

Zümer-10 ve Bakara-97 ayetlerinde dikkat edilirse “de ki” sözcüğüne gerek yoktur ama kullanılmıştır. Zümer-10’da “de ki” sözcüğü olduğunda Muhammed hazretlerinin Müslümanlara “kullarım” diye seslendiği anlaşılmaktadır. Halbuki “de ki” olmasaydı hitap eden Allah olacak ve bir anormallik görünmeyecekti.

Bu gaflara karşı, verilen yanıtlardan biri “Kur’an’da kimi ayetlerin Cebrail’in sözü olduğu” hatta “Kur’an’ın Allah’ın, Cebrail’in ve peygamberin ortak ürünü” olduğudur. Bakara-97 ayeti bu iddiaları çürütür. Ayetten Cebrail’in, Kur’an’ı peygamberin kalbine indirdiğini, dolayısıyla 23 sene boyunca zırt pırt 50.000 yıllık yolu katetmediğini, olaylara-durumlara göre sırası geldiğinde peygamberin ayetleri kalbinden (beyninden) ortaya döktüğünü anlıyoruz.

Bakara-97 ayetinde “de ki” öneki kullanıldığında ayet şöyle olmalıydı:

De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak benim kalbime indirmiştir.

Ama Kur’an’da “senin kalbine indirmiştir” yazılarak hata yapılmıştır.

Muhammed hazretleri, Tevrat ve İncil’in 3. şahıs ağzıyla yazılmasına nispeten çok daha inandırıcı bir kurgu ile Kur’an’ı yazmış ama yaptığı bu gaflarla açık vermiştir.

Örneğin Zuhruf-11‘te;
“O, suyu gökten bir ölçüye göre indirir. Biz onunla ölü memleketi diriltiriz” ayetini ele alalım:
Burada “O” Allah ise, “Biz” kimdir?
”Biz”, melekler adına konuşan Cebrail’den başkası olamaz. Ama görüldüğü gibi meleğin konuştuğuna dair bir belirteç yoktur.

Muhammed hazretleri, Kur’an’ı “Allah kelamıdır” diye yazmıştır. Allah’ı konuşturma sanatı ile düzenlemeye çalışmıştır. Fakat özellikle “Biz” diyen ayetlerde ya “Allah ve ekibi” olarak konuşulmaktadır ya da melekler olarak.
Süleyman Ateş’in bu konuda görüşü “Kur’an Allah vahyi, melek sözüdür” şeklindedir.
Ama görüyoruz ki Allah da konuşuyor, Cebrail de, Muhammed de..
Kur’an’da sıkça kullanılan “kale” sözcüğü “dedi ki” anlamındadır. Şimdi “dedi ki” sözcüğünün kullanıldığı bir ayetteki hatayı görelim.

Enbiya-112. Kâle rabbıhkum bil hakk ve rabbuner rahmânul musteânu alâ mâ tasıfûn.
Dedi ki; “Rabbim hak ile hükmet. Sizin nitelendirmelerinize karşı sığınılacak olan rabbimiz rahmandır.

Cümle kurumunun yanlış olduğu açıkça görülmektedir. Edip Yüksel, bu ayetin yanlış yazıldığını, “kale” değil, “kul” olması gerektiğini söyler ve o şekilde çevirir. Muhammed Esed ise hem “kale” değil “kul” muş gibi çevirir, hem de 2. cümlede tekrar parantez içinde “de ki” kullanır. Sebebi, ayette Hz. Muhammed’in hem Allah’a hem de inanmayanlara seslenmiş olmasıdır. Böyle bir cümle yapısında “kale” yerine “kul” da kullanılsa cümle bozuk kalır. Bu ayette de cümle kurumunun çok zor olması nedeniyle becerilemediğini görüyoruz.

Sonuç:

Birisi çıkıp “Allah’tan bana mektup geldi” demiş olsa önce ona deli gözüyle bakmak ve kesinlikle inanmamak en doğru davranıştır. Fakat ısrarlı davranıyorsa ve insanların bir kısmı ona inanıyorsa “Acaba” diyerek doğru söyleyip söylemediği incelenebilir. Bilhassa tanrıya inanan insanlarda böyle bir eğilim doğaldır. Doğal olmayan, içinde yazılanların bir kısmı doğru diye inanılmasıdır. Ya da mektubu irdeleyip sorgulamadan mektup sahibinin kişiliğine güvenerek veya çevresinde duyduklarından etkilenerek inanmaktır. Mektup incelendiğinde içeriğindeki tek bir ‘insana mahsus’ hata dahi, mektubun tanrıdan gelmediğinin kanıtıdır. Çünkü madem ki inanılan tanrı mükemmel ve her şeyi bilen bir varlıktır, öyleyse tanrı hata yapmaz. Hele çok sayıda cümle hatası, gramer hatası varsa mektubun tanrıdan olduğunu iddia etmek normal karşılanamaz. Bu tavır zayıflıktır. Zaaflarına, çevresine, çıkarlarına mahkum kalmaktır. Kutsal olduğu, tanrıdan geldiği iddia edilen kitaplar için de bu geçerlidir. Farklı dinlerin, farklı kitapların, farklı kutsalların dünya halklarına olumsuz etkisi ortadadır. Kutsal savaşlar, dünya barışını engellemekte, insanlığı yaralamaktadır. Bu büyük, aşılmaz engelin temelinde ise mektup örneğindeki o küçük zaaf vardır. Barışın tesisi ise tüm bireylerde bu küçük zaafların tedavisiyle mümkündür. Kadim dinlerin haricinde zamanımızda da çeşitli ülkelerde ortaya çıkan meczuplar, bu tür zaafları olan kişileri aldatabilmekte, peşlerinden sürükleyebilmektedir. Sonuç ise ya toplu intihar ya da soyulmak, sömürülmek olmaktadır.

Çelişkiler-2 Hükümsüz Ayetler

Yayınlanma: 12 Mys, 2009

HÜKÜMSÜZ AYETLER

Bir iktidar düşünelim;
Bir dediği diğerini tutmayan, dün söylediğini bugün değiştiren, yarın ne diyeceği belirsiz olan, uygulamaya aldığı birçok projeyi yarıda bırakıp farklı uygulamalara geçen…
Böyle bir iktidara güven duyulabilir mi? Tutarlı, istikrarlı olduğu söylenebilir mi?
Aldığı kararların, çıkardığı kanunların her çağda geçerli olabileceği düşünülebilir mi?
Savaş ve ekonomik kriz gibi olağanüstü durumlar haricinde elbette bu tutarsızlıkları normal karşılanamaz.
Peki ya Allah’ın gönderdiği öne sürülen ayetlerdeki hüküm değişiklikleri?
İktidarlar, neticede insanlardan oluşuyor ve hata yapabilirler ama tanrıya hata yakıştırmak mümkün müdür?
Önceki kitaplarda yazılanlarla çelişen ayetlere itiraz edilmesi üzerine, şu ayetle itirazcılara yanıt verilir:

Bakara/ 106. Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. Allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?

Kur’an, ayetlerin değiştirilebileceğini söylüyor. Peki değiştirilmiş midir?
Hem de bol miktarda. Aşağıdaki ayet bunu doğruluyor zaten;

Nahl/ 101. Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman Allah ne indirdiğini pek iyi bilmiş iken kâfirler Peygambere: “Sen, ancak bir iftiracısın” dediler. Hayır öyle değil; onların çoğu bilmezler.

Ayetler değiştirilmiş ki Muhammed hazretlerine itiraz ediyor ve “Bunları sen uyduruyorsun” diyorlar.
Kur’an gökten zembille inmiş değil. Bir seferde yazılmış bir kitap da değil. Muhammed hazretlerinin peygamberliğini ilan etmesinden ölümüne kadar olan 23 yıl boyunca gelişen olaylara göre yazılmış ve duruma göre kimi ayetleri daha sonra değiştirilmiş bir kitap. Şimdi hükümleri kaldırılan ayetlere birkaç örnek verelim:

1- Bir Müslüman kaç kafire bedeldir?

Enfal-65. Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Sizden yirmi sabırlı kişi olsa, iki yüz kişiye üstün gelir. Sizden yüz kişi de kâfirlerden bin kişiye üstün gelir; çünkü onlar anlayıştan yoksun bir güruhtur.

Bu ayeti okuduğunuzda geçerli olduğunu düşünmeyin. Çünkü değişmiştir. Bu ayeti hükümsüz kılan ayet:

Enfal-66. Şimdi ise Allah sizde bir zaaf bulunduğunu bildiği için, yükünüzü hafifletti. Bu durumda, sizden sabreden yüz kişi olursa, iki yüz kişiye üstün gelir. Sizden bin kişi de Allah’ın izniyle iki bin kişiyi mağlûp eder. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.

2- Soru sormanın bedeli sadaka takdimi olursa:

Mücadele-12. Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman özel görüşme sadakası takdim ediniz. Bu sizin için daha hayırlı ve temizdir. Şayet bir şey bulamazsanız, artık Allah bağışlayan ve merhamet edendir.

Ayetteki sadaka şartından dolayı kimse soru sormaya gitmeyince, aşağıdaki ayetle bu şart kaldırılmıştır:

Mücadele-13. Özel konuşmadan önce sadaka vermekten korktunuz da mı bunu yapmadınız? Yine de Allah sizi bağışladı. Siz de namazı dosdoğru kılmaya bakın, zekâtı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Zira Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

3- İslam’ın amentüsü doğru mu?

Nisa-78. Kendilerine bir iyilik dokunsa “Bu Allah’tan” derler; başlarına bir kötülük gelince de “Bu senden” derler. “Hepsi Allah’tandır” de. Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!

Ayette iyiliğin de kötülüğün de Allah’tan olduğu söyleniyorsa da yanılmayın, çünkü değiştirilmiştir:

Nisa/ 79. Sana gelen her iyilik Allah’tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir.

4- Peki Müslüman olmayıp, tek tanrıya ve ölümden sonra yaşama inananların durumu ne olacak dersiniz?

Bakara-62. Şüphe yok ki, iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabîler, bunlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette Rableri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir.

Bu ayete bakarak başka dinden olsa bile iyi insanların cennete gideceğini düşündüyseniz yanılıyorsunuz:

Ali İmran-85. Kim İslam’dan başka bir din ararsa bilsin ki; (o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette kaybedenlerden olacaktır.

5- Kur’an’a göre miras paylaşımında vasiyetin geçerli olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bakara-180. Sizden birisine ölüm yaklaştığında, eğer ardında mal bırakacaksa, vasiyet etmek farz kılındı. Bu vasiyetin anne ve baba ile akrabaya uygun şekilde yapılması gerekir. Bu, takvâ sahipleri üzerine bir borçtur.

Bu ayete göre vasiyetin farz olduğunu ve bir Müslüman öldüğünde bıraktığı vasiyetin geçerli olduğunu düşünüyorsanız aldanırsınız. Ne vasiyet ederseniz edin hükmü yoktur. Miras paylaşımı aşağıdaki ayetlere göre yapılır:

Nisa/ 11-12. Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle emrediyor: Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı kadar, eğer hepsi kadın olmak üzere ikiden de fazla iseler, bunlara mirasın üçte ikisi ve eğer bir tek kadın ise o zaman ona malın yarısı vardır…. (diye devam ediyor)

Bazı hadislere göre ise mirasın 1/3’ü vasiyet kapsamına alınabilir. Yani, hadisler de ayetleri neshetmektedir.

6- Sizce ilk Müslüman kimdir?

Enam-163. O’nun hiçbir ortağı yoktur; böyle emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim.”

Yukarıdaki ayet, Muhammed hazretlerinin ilk müslüman olduğunu belirtir ama hükümsüzdür.

Araf-143. “Sen sübhansın”, “tevbe ettim, sana döndüm ve ben müminlerin ilkiyim,” dedi.

Yukarıdaki ayet de Musa‘nın ilk müslüman olduğunu belirten ayettir ve o da hükümsüzdür.

Her iki ayeti de hükümsüz kılan ayet:

Ali İmran- 67. İbrahim, ne Yahudi, ne de Hristiyandı. Fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı, müşriklerden de değildi.

İbrahim, Muhammed’den de, Musa’dan da önce yaşadığına göre müslümanlığı onlardan öncedir. Adem, İdris, Nuh gibi İbrahim’den önce yaşamış olan peygamberlerin Müslümanlık sırasının ise hesaba katılmadığını görüyoruz.

7- Ganimetler kimin?

Enfal-1. Sana, ganimetlere dair soru sorarlar, de ki: Ganimetler Allah’ın ve Peygamberindir. İnanıyorsanız Allah’tan sakının, aranızdaki münasebetleri düzeltin, Allah’a ve Peygamberine itaat edin.

Ama Araplar savaş ganimetinin tadını almışlardır bir kere. Özellikle Bedeviler ganimet olmadan savaşmaya yanaşmazlar. İslam peygamberini bu konuda sıkıştırırlar ve sonuca da ulaşırlar:

Enfal-41. Eğer Allah’a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki, ele geçirdiğiniz ganimetin beşte biri Allah’ın, Peygamber’in ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır. Allah her şeye Kadir’dir.

8- Cennetin genişliği ne kadar?

Ali İmran-133. Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah’tan gereği gibi korkanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun!

Cennetin genişliğini “göklerle yer kadar” şeklinde ifade eden bu ve benzeri ayetleri düzelten ayet:

Hadid-21. Rabbinizden bir mağfirete; Allah’a ve peygamberine inananlar için hazırlanmış olup, genişliği gökle yer kadar olan cennete koşuşun.

Demek ki cennetin genişliği göklerden yere kadar değil, gökten yere kadarmış.
“Gökle yer arası”nın ne demek olduğu ise ayrı bir makale konusu.

9- Dünya mı önce yaratıldı yoksa evren mi?

Bakara-29. O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı . Sonra göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi bilir.

Ama “Nasıl olur da evrenden önce dünya yaratılmış olabilir?” demeyin. Bu ayetin artık hükmü kalmamış, düzeltilmiştir. Yerine geçen ayet:

Naziat/ 27-30. Sizi yaratmak mı daha zor, göğü mü? Allah onu bina etti. Tavanını yükseltti, onu bir düzene koydu. Gecesini kararttı, gündüzünü çıkardı. Bundan sonra da yeryüzünü döşedi.

10- Allah’tan başka şefaatçi olacak mı?

Kur’an’ın birçok ayetinde “Allah’tan başka şefaatçi olmadığı” ifadesine rastlayabilirsiniz. Örneğin;
Enam-51. Kendileri için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rab’lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye, onunla (Kur’an ile) uyar.

Ama bu ayetler sizi yanıltmasın. Allah’tan başka şefaatçi vardır. Doğrusu aşağıdaki ayettir:

Meryem-87. Rahman olan Allah’ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat edemez.

SONUÇ:

Kur’an, incelendiğinde görülecektir ki bu verdiğimiz örneklere benzer nitelikte çok sayıda ayet vardır. Bilhassa Mekke dönemi ayetleri ile Medine dönemi ayetlerinde bu fark bariz olarak görülür. Bu çelişki ve tutarsızlıkların nedenini Tanrı’ya-Allah’a bağlamak mümkün değildir. Kur’an’daki çelişkilerin nedenlerini Tanrı’da değil, Kur’an’ı hazırlayanlarda, Muhammed hazretlerinin düşünce ve davranışlarında, mantığında ve değişen yaşam koşullarında aramak gerekir. 23 yıl boyunca devam eden Kur’an yazımında, her insanın 15-20 sene önceki farklı ortam ve olayda ne yazdığını hatırlaması mümkün değildir. Daha önce yazdıklarını kontrol etmesi de mümkün olmayabilir. Ya da daha önce böyle yazmış olsa bile gelişmeler, olaylar o yazdığını değiştirmek zorunda bırakabilir. Ayetleri incelerken, yazılma sebepleri ve yaşanan olaylar ile birlikte incelenirse görülecektir ki; bir kısım çelişkiler onun günlük siyasetinin gereksinimlerini kendi içinde bulunduğu koşullara uydurmaya çalışmasından, bir kısım çelişkiler güçsüz durumdan güçlü duruma geçmiş olmasından, bir kısım çelişkiler unutkanlığından, bir kısım çelişkiler uğradığı başarısızlıkların sorumluluğundan kurtulma çabasından, bir kısım çelişkiler bilgi eksikliği veya yanlışlığından, bir kısım çelişkiler de başka kaynaklardan duyup öğrendiklerini birbirine karıştırmasından ya da kendince değiştirerek aktarmış olmasından doğmuştur.

Kur’an’daki bu tutarsızlıklar mezheplere de yansımış, ayetleri kendilerine göre yorumlamış, hükümlerde değişiklik yapmaya kadar ileri gitmişlerdir. Örneğin; Kur’an’da zinanın cezası 100 sopa iken, Şiiler zinanın cezasının recm olduğunu, Kur’an kitap haline getirilmeden önce, recm ile ilgili ayeti bir keçinin yediğini öne sürerler. Bu yüzden Nur-2 zina ayetini uygulamak yerine, recm hadisleriyle hükmeder ve zina yapanı taşlayarak öldürürler.
Bir başka konuda ise tersi bir tutum içindedirler. Sünniler, Kur’an’da Mut’a nikahını ifade eden ayetin hadisle hükümsüz kılındığını ileri sürerler. Şiiler ise ayetin geçerli olduğuna inanarak mut’a nikahını caiz görürler.

Nisa-24. (Savaşta tutsak olarak) ellerinize geçen câriyeler dışında, evli kadınlarla evlenmeniz de harâmdır. Bunlar size Allâh’ın yazdığı yasaklardır. Bunlardan ötesini, iffetli yaşamak, zinâ etmemek şartıyle mallarınızla istemeniz, size helâl kılındı. O halde onlardan yararlanmanıza karşılık, kesilen ücretlerini bir hak olarak onlara verin. Hakkın kesiminden sonra karşılıklı anlaşmanızda üzerinize bir günâh yoktur. Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.

Bu ayette anlatılan geçici evlilik türü, hadislerde Mut’a nikahı olarak geçer. 1 saatlik de olabilir, 1 günlük ya da daha fazlası da. Bir avuç hurma karşılığında birkaç gün bir kadınla beraber olunduğuna dair hadisler vardır. Bu ayeti hükümsüz kılan bir başka ayet yoktur. Ama ayetin hadisle hükmünün kaldırıldığı öne sürülür. Öyle ki “Mut’a nikahı leş, kan ve domuz eti yemek kadar haramdır.” denilerek Kur’an ayetine atıfta bulunulur. Yani, Allah’ın gönderdiğine inanılan ayet, kul sözüyle hükümsüz bırakılır.

Bazı ayetler aradan yıllar geçtikten sonra değiştirilmişken, bazı ayetlerin aynı yıl içinde, ya da bir olayın hemen ardından birkaç gün zarfında değiştirildiği görülür. Örneğin Enfal-65 ayeti, Uhud Savaşından önce yazılmış olup, savaşta bozguna uğranılması üzerine, yerine Enfal-66 ayeti gönderilmiştir. Değiştirilme nedeni olarak da müslümanların zaafı gösterilmiştir. Çünkü Uhud Savaşında müslüman okçular Kureyşli kadınların hilesine kanmış, savaşmayı bırakarak eteklerini kaldırıp tepeye doğru kaçışan kadınları ganimet olarak kapma hevesine kapılmışlardı. Bu hile ile Kureyşliler savaşı kendi lehlerine çevirmiş ve kazanmışlardı. Bu ayetlerde Allah, geleceği bilmeyen, insanlardaki zaafı göremeyen bir tanrı konumuna düşürülmüştür.

Ama öyle ayet de vardır ki hükmü kaldırılmasa da, yazıldıktan hemen sonra değişikliğe uğramıştır. Abese suresinde peygamberin yüzünü ekşittiği gözleri görmeyen âmâ ile ilgili bir ayet daha var. Nisa-95 ayetinin “mazereti olanlar müstesna” kısmı bu âmâ sebebiyle ilave olunmuştur. Bakın nasıl:

Peygamber evinde birkaç kişi ile otururken vahiy gelir. Nisa-95′ dir gelen ayet ve savaşa gitmeyen, savaştan kaçanlar hakkındadır.
”Mü’minlerden,oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir.”
diye başlayan ayeti vahiy katibine yazdırır.
O sırada âmâ Abdullah Ümmü Mektüm gelir ve ayeti duyunca; ” Benim de gözlerim görseydi ben de savaşa katılırdım ya resulallah, benim gibi mazereti olanların durumu ne olacak?” diye sorar. Bunun üzerine Muhammed hazretleri vahiy katibine “Ayete bunu da ilave et” der: “Mazereti olanlar müstesna”

(Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, İmara: 17)

Çelişkiler-3 / Hangisi Doğru?

Yayınlanma: 31 Mys, 2009

Darı mı zakkum mu?

Kelime-i tevhid olarak adlandırılan “Lailaheillallah”ın “Allah’dan başka ilah yoktur.” anlamına geldiğini biliyorsunuz. Ayetteki “İlla” sözcüğü kesinlik ifadesidir. “İlla”dediği takdirde başka bir ilah düşünülebilir mi? Kesinlikle düşünülemez. Birisi çıkıp ta “Allah demiş ama, Zeus da olabilir Allah ile birlikte” diyemez.

Arapça’da La, Lem, leyse sözcükleri kesin olumsuzluk belirtirler. Örneğin;

Hud-16. Ulâikellezîne leyse lehum fil âhıreti illen nâr ve habita mâ sanaû fîhâ ve bâtılun mâ kânû ya’melûn

Fakat onlar öyle kimselerdir ki, ahirette kendilerine ateşten başka bir şey yoktur.

“La ilahe illa allah” ne kadar kesin ise;

“Leyse lehum taâmun illâ min darî” da o kadar kesindir. (Gasiye-6)

(Cehennemde) Darı dikeninden başka yiyecekleri yoktur.

Yoktur ilah Allah’dan başka.
Yoktur yiyecekleri darıdan başka.

Vardır diyemez kimse.
Diyorsa Allah’dan başka da ilah olabilir.

Gasiye-6’da kesin bir şekilde “Lailaheillallah” der gibi, “(cehennemde) darıdan başka yiyecek yoktur” der ama;
Duhan suresinde öyle demez.

Duhan/ 43-46. Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.

Meal tahrifatçılarının elinde olsa zakkumun darıyla aynı olduğunu söyleyeceklerdir. Bunu yapabilmek için çok araştıran da olmuştur muhakkak. Ama zakkum, darıdan farklı bir bitkidir.
Peki, cehennem yiyeceği olarak hangisi doğrudur?
İkisi de doğruysa, ikisi de cehennem yiyeceği ise neden Gasiye-6’da “Allah’tan başka ilah yoktur” der gibi “Darıdan başka yiyecekleri yoktur” denmiştir? Halbuki “Darı ve zakkumdan başka yiyecekleri yoktur.” denmesi gerekmez miydi? Ya da madem ki sadece darı denildi, başka ayette zakkum denilmemeliydi. Sanki “sadece darı” denildiği unutulmuş gibidir. Zaten Bakara-106’da bir ayet unutturulduğunda yerine yenisinin getirildiği yazılmıştır. Yani, Kur’an’ın yazarına göre bir ayetin unutulması da Allah’tandır.

Deve Eti Tevrat’ta haram, Kur’an’da helal:

Tevrat’ta deve eti yemek yasaklanmıştır.

Levililer/ 11-4. Ancak geviş getiren ve çatal tırnaklı olan hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.

Ama Kur’an, bu yasağı müslümanlara kaldırır ve tırnaklı hayvanların sadece Yahudilere haram kılındığını yazar.

Enam-146. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki içyağlarını onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz.

Tanrı sadece bir millete (kızdığı için) yiyecek yasağı koyup diğer milletlere serbest bırakır mı?
Şimdi düşünelim. Allah’tan geldiğine inanılan bir kitapta:
“Türklere yumurta yemeyi yasakladık” gibi bir ayet olur mu?
Herkese serbest olup ta Türklere yasak olması mümkün mü?
Anlaşılan odur ki deve etinden vazgeçmeyeceği bilinen Kureyşliler nedeniyle, Tevrat’taki deve eti yasağına karşı böyle bir gerekçe sunulmuştur.
Çünkü Yahudiler İbrahim’in, Yakup’un ve diğerlerinin deve eti yemediğini, haram kılındığını, kutsal kitaplarında böyle yazdığını söyleyerek deve etini helal kılan Muhammed hazretlerine “Sen İbrahim’in tevhid dinini getirdiğini söylüyorsun ama o senin gibi deve eti yemezdi, çünkü haramdı.” diye itiraz etmişlerdi. Bu itiraza aşağıdaki ayetle yanıt verilmişti:

Ali İmran-93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helal idi. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun.

Tevrat getirilip okunduğunda sadece Levililer’de değil, Yasa’nın Tekrarı’nda da deve eti yasağı geçtiği görülür:

14-7. Ancak geviş getiren, çatal ve yarık tırnaklı hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve, tavşan, kaya tavşanı. Bunlar geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılırlar.

Bu durumda hangisi doğrudur? Tevrat’mı yoksa Kur’an mı?

Yahudi mi, Musevi mi?

Enam-146.“Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık.” ayetinde bir başka önemli nokta da bir kavim adının, bir din mensubu adı olarak kullanılmasıdır. Halbuki o dönemde bile hem Yahudi hem de Hristiyan olanlar çok. Madem ki “Hristiyan” yani “İsacı” diyor, “Musevi” yani “Musacı” da denebilirdi. Bu genelleme yanlıştır. Etnik köken ile, mensup olunan din ismi aynı tutulmuştur. Müslümanlara nasıl Araplar denemezse Musevilere’de Yahudiler denilmemesi gerekir.

Günümüzde de Yahudi olanlar içinde ateist, dinsiz, Hristiyan, Müslüman, Budist vardır. Tevrat’ta yazılanlar bu Yahudileri bağlamaz. Deve eti de yerler, domuz eti de. Hele Marks ve Einstein gibi Yahudilerin dini önemsemediklerini bilmeyen yoktur.
Ayrıca Musevilik Yahudilere has bir din olsa da, tarihte Yahudilerin dışında da Museviliği seçenlerin örnekleri vardır ki bunlardan en önemlisi Hazar Türkleridir. Etnik kökenleri Türktür ama dinleri Museviliktir. Dolayısıyla bunlara Kur’an’daki gibi Yahudi denmesi yanlış olur.

Günah Çıkartma mı?

Tevbe-102. ( Münafık Araplardan) Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
103. Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.
104. Bilmezler mi ki, Allah’tır kullarından o tövbeyi kabul eden, o sadakaları alan. Ve Allâh, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.

Günahlarını itiraf edip tevbe edenlerden, günahlarından arınması için sadaka alınmasının, Hristiyanlıktaki günah çıkartmaktan ne farkı var?
Hacca gitmekle dahi günahların affedildiğinin söylendiği İslam’ı göz önüne aldığımızda;
Bu durumda hangisi doğru?
Sadece Hristiyanlıkta günah çıkartma olduğu mu? Yoksa;
Hristiyanlıkta da, İslam’da da günah çıkartma olduğu mu?

İblis melek mi, cin mi?

Bakara-34. Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs, ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn.

Hani biz meleklere: Âdem’e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O direndi, kibirlendi ve kâfirlerden oldu.

Ayeti ilk kez duyan birisinin, İblis’in meleklerden biri olduğunu düşünmesi gayet doğaldır.
Ama aşağıdaki ayette İblis’in cinlerden olduğu yazılıdır.

Kehf-50. Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs, kâne minel cinni fe feseka an emri rabbih, e fe tettehızûnehu ve zurriyyetehû evliyâe min dûnî ve hum lekum aduvv, bi’se liz zâlimîne bedelâ.

Hani biz meleklere: Âdem’e secde edin, demiştik; İblis hariç olmak üzere, onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne fena bir değişmedir!

Kur’an’da “Kane” sözcüğü “.idi, oldu” anlamında kullanılır. Bakara-34’de “ kane minel kafin” ifadesi “kafirlerden oldu” diye çevrilirken, Kehf-50’de “kane minel cinni” ifadesi “cinlerdendi” diye çevrilir.
Halbuki “cinlerden oldu” şeklinde çevrilmiş olsaydı; İblis’in daha önce melek olduğu ama Allah’ın emrine karşı gelince meleklikten düşürülüp cinlere katıldığı anlamı çıkacaktı. Nitekim Hristiyanlıkta şeytanların düşmüş melekler olduğuna ve İblis’in de bunların en büyüğü olduğuna inanılır.

Bu durumda hangisi doğrudur? Kur’an’a göre, İblis melek miydi, cin miydi?

Meleklerden peygamber olur mu?

Muhammed’e inanmayanlar ” Elçi olarak bize bir melek gelmesi gerekmez miydi” derler. Buna ayetle şu yanıt verilir:

İsra-95. De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.”

Mantıklı. Dünyada insanlar yaşadığına göre melekten peygamber olmaz.
Meğer öyle değilmiş. İsra-95’de melekten peygamber olamayacağı söylenirken bakın aşağıdaki ayette ne diyor:

Hac-75. Allah, meleklerden ve insanlardan peygamberler seçmiştir; şüphe yok ki Allah, duyar, görür.

Bir ayette melekten peygamber olmadığı, diğer ayette ise olduğu anlaşılıyor. Hangisi doğru acaba?

Allah’ın velisi var mı yok mu?

İsra-111. Ve de ki: “Hamd, allah’adır. O çocuk edinmemiştir, yönetimde ortağı yoktur ve zilletten ötürü bir velisi de yoktur.” O’nu tekbir ile yücelt.

Ayette açık olarak Allah’ın bir velisi yani dostu, yardımcısı olmadığı belirtiliyor.
Peki gerçekten öyle mi? Bir de aşağıdaki ayete bakalım:

Yunus-62. İyi bilin ki; Allah velilerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar!

Bu durumda hangisi doğrudur dersiniz? Allah’ın velisi var mı, yok mu?

Allah yardıma muhtaç mıdır?

İhlas-2. Allah eksiksiz, sameddir. (Bütün varlıklar O’na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir.)

Ayette geçen “samed” sözcüğünün çevirisi doğruysa eğer, “Melekler bir ihtiyaç sebebiyle yaratılmış değiller midir? Allah’a yardımcı olmazlar mı?” sorusu da yerinde olur. Ama aşağıdaki ayet bu soruya da gerek bırakmamaktadır:

Muhammed-7. Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.

Sadece melekler değil, insanlar da Allah’a yardım edebilirmiş.

Öyleyse hangisi doğru? Yardıma ihtiyacı olduğu mu, olmadığı mı?

Peygamberler arasında üstünlük farkı var mı, yok mu?

Bakara-253. İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir.

Ayet çok açık. Peygamberlerin bir kısmı diğerlerine üstün kılınmış. Bir de şu ayete bakalım:

Bakara-285. Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. “Peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır” dediler.

İlk ayette ayrım var ama sonrakinde “ayrım yapmayız” deniyor. Hangisi doğru?
Yoksa Allah “Ben ayrım yaptım ama siz yapmayın.” mı demek istemiş?

Kur’an, Mekke ve çevresi için mi, tüm dünya için mi?

Aşağıdaki ayet, Kur’an’ın Mekke ve çevresindekiler için indirildiğini yazar.

Enam- 92. İşte bu (Kur’an), Ümmü’l-kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler.

Halbuki İslam’da Kur’an’ın tüm insanlığa gönderildiğine inanılır. Şu ayet de öyle der:

Kalem-52. Halbuki o (Kur’an), alemler için zikirden (öğütten) başka bir şey değildir.

Dinde zorlama var mı, yok mu?

Mekke döneminde, putperestlerin egemenliği altında iken “dinde zorlama olamaz” denir. (Bakara-256)
Kafirun suresinde de “Sizin dininiz size, benim dinim bana” denilir.
Bu ayetler din özgürlüğü, inanç hoşgörüsü olarak yorumlanır. Bir başka ayet:

Gasiye-22. Onların üzerinde zorlayıcı değilsin.
Ama Medine döneminde, putperest egemenliğinden kurtulunca emirler de değişir:

Bakara-193. (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.

Nisa-84. Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Mü’minleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkâr edenlerin gücünü kırar. Allah’ın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir.

Tevbe-29. Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.

Son ayette görüldüğü gibi kendisine inanmayanlarla boyun eğene ve cizye verecek kadar alçalana kadar savaşılması emrediliyor.
Bu durumda hangisi doğru? Dinde zorlama olmadığı mı, yoksa yeryüzünde İslam egemen olana kadar zorlanması, savaşılması gerektiği mi?

SONUÇ:

Apaçık olduğu yazılan Kur’an’da aynı konuya değinen birçok ayette insanları çelişkiye düşürecek, birbirinden farklı mesajlar vardır. Hangisinin doğru olduğuna İslam alimleri dahi karar verememiş, kendi aralarında ihtilafa düşmüştür. O nedenle, İslamcı yazarların, ilahiyatçıların, meal ve tefsircilerin farklı yorum ve iddialarla çekiştiklerine tanık oluruz.
Bu günümüze özel bir durum da değildir, ta başından itibaren ayetlerin yorumlanmasında ayrılıklara düşüldüğü görülür. Bu ayrılıklar birçok İslam aliminin kafir olarak nitelenmesine ve öldürülmesine kadar varmıştır ki bunun en iyi örneği Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı azam Ebu Hanife’dir.
Allah’tan geldiği öne sürülen diğer kitaplarla arasında varolan muazzam çelişkiler, diğer kitapların tahrif edildiği iddiasıyla bertaraf edilmeye çalışılır. Fakat kendi içindeki çelişki ve tutarsızlıklara böyle bir iddiada bulunulamayacağından; ya çelişkiler kabul edilmez ya da çelişki gibi görülen ifadelerin böyle görülmesinin çeşitli sebepleri olduğu iddia edilir. Öne sürülen sebeplerin başında ayetleri herkesin anlayamayacağı, inanmayanlara ayetlerin farklı görüleceği, ayetleri anlamada dil yetersizliği olduğu ve eski Kureyş dilinin bilinmesi gerektiği gelir.
Diğer taraftan da ayetlerin evrensel olduğu ve her çağda geçerli olduğuna inanılır. Bir yandan Allah’ın gönderdiği öne sürülen kitabın anlaşılmasındaki yetersizliklerden, zorluklardan söz edilirken, diğer yandan hükümlerinin evrensel olduğunu iddia etmek de bir çelişki değil midir?

Gönderilme amacı insanları doğru yola çağırmak ve öğüt vermek olarak yazılan kitapta, insanların bir kısmının bu kitabı anlamaması için kalplerinin mühürlendiğini yazması ne derece tanrısaldır?

İsra-46. Kur’an’ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. (…)

Bu ve benzeri ayetlerde görülmektedir ki Allah, herkesin Kur’an’ı okuduğunda anlamasını istememektedir. Neden?

Sebep, Muhammed hazretlerinin kendisine inanmayanların inanmama sebebinin, kendi inandırıcılığındaki eksiklikten değil, onların inanmasını engelleyen Allah’tan kaynaklandığını öne sürmesi olabilir mi?

Örneğin, müslüman olmayanlar arasında birçok değerli, saygın, iyi insan vardır. Ama Muhammed hazretlerinin peygamberliğini kabul etmemektedirler. Yani, saflar karışıktır. Bir tarafta iyiler, diğer tarafta kötüler şeklinde net değildir. Ebu Talib gibi tüm toplumdan hürmet gören saygın bir insan karşı taraftadır ve üstelik bu insan kendisini büyüten, koruyan en sevdiği amcası, Hz.Ali’nin babasıdır.
Bir peygamber, nasıl olur da haklılığını kanıtlayamaz, en yakınındaki insanı ikna edemez? Bu nasıl izah edilebilir? Bunun izahı ancak Allah’ın dilediğine hidayet verdiği iddiasıyla yapılabilmiştir. İnanmasını istemediğinin kalbini mühürlediği şeklinde açıklanmıştır.
Ele aldığımız çelişkilerin çoğu, Muhammed’in peygamberlik iddiası sırasında kendisine inanmalarını söylediği kitleler tarafından da görülüyor, biliniyordu.
Muhammed daha egemen değilken, Kur’an’ı yazmaya devam ederken, düşünce ve inançlarını ifade etme özgürlüğünü henüz kaybetmemiş olanlar, ayetlerdeki hata ve çelişkileri gördükçe Muhammed’e itiraz edip, bunların Allah’tan olamayacağını, ayetleri kendisinin uydurduğunu söylüyorlardı.
Çelişki ve hataların mantıklı bir izahı yerine Muhammed’den gelen yanıt şöyleydi:

“Uydurdumsa ben uydurdum, bu suçsa eğer benim suçum. Size ne? Siz kendi suçlarınıza bakın.”
Bu yanıtının da Allah’tan geldiğini söylüyordu:

Hud-35. Onu (Kur’an’ı) uydurduğunu mu söylüyorlar? De ki: Onu uydurduysam eğer benim suçum, ben sizin suçlarınızdan uzağım.

Muhammed hazretleri bu konuda haklı mı acaba? “O, uydurduysa da Putperestlerin, Yahudilerin, Hristiyanların önceki uydurduklarının üzerine ilave etti. Asıl uyduranlar öncekiler olduğundan öncekilerin suçları daha fazla.” diye düşünülebilir. Hangisi doğru dersiniz?

Çelişkiler-4 Bilimdışı Ayetler

Yayınlanma: 10 Temmuz, 2009

Kur’an’daki en önemli çelişki ve yanlışlar, bilimdışı ayetlerdir. 14 yüzyıl önce yazılmış bir kitapta bu tür hataların olması gayet doğaldır. Ancak bir kitabın Allah tarafından gönderildiği iddia edildiğinde, içindeki bilimsel çelişkiler normal karşılanamaz. Böyle bir iddiaya karşın bilimsel konularda tüm yazılanların doğru olması gerekir. Aşağıda örneklerini sunacağımız ayetler, o dönemin toplumlarında yeterince bilinmediği için tepki görmeyen, ancak günümüz bilim dünyasında kabul edilemeyecek derecede akıldışı, bilimdışı iddialar içermektedir.

A- Canlıların ve organların özelliklerinin bilinmemesinden doğan çelişkiler:

1- Spermin testislerde üretildiğinin bilinmemesi:

Tıp biliminde dişi üreme hücresi olan “oocyte” nin yumurtalıkta, erkek üreme hücresi olan “sperm”in ise testiste üretildiği bilinmektedir. Ancak Tarık suresinde şöyle yazar:

Tarık/ 5-8. İnsan neyden yaratıldığına bir baksın. Bel kemiği ile kaburgalar arasından gelip atılan bir sudan yaratıldı. Şüphesiz (Allah), onu yeniden döndürmeye kudretlidir.

Bilime ters olan bu ayetin ikna edici bir izahı yoktur. Kimi İslamcılar, bel kemiği ile kaburgalar arasından çıkanın sperm değil, insan olduğunu iddia eder. Kimi İslamcılar, bu ayeti testislerin başlangıçta yukarıda olmasıyla izah etmeye çalışır. Kimileri ise sperm ve oocyte ile kemik iliği arasında bağlantı kurmaya çabalar. Ama hiçbiri ayetin bilime uygunluğunu ortaya koyamamıştır.

2- Kalbin beyin fonksiyonlarına sahip bilinmesi:

Kur’an’da insan beyninden hiç söz edilmemiştir, çünkü bilinmez. Halbuki beyin, insanı insan yapan organdır. Beyin bilinmediği için duygular, düşünceler kalbin fonksiyonları olarak belirtilmiştir.
Örneğin Bakara suresi 97. ayetinde; Cebrail’in Kur’an’ı peygamberin kalbine indirdiği yazılmıştır. Bilim ise, bilgilerin ve hafızanın beyinde saklandığı kanıtlamıştır.
Yine Bakara suresi 260. ayetinde İbrahim’in kalbinin tatmin olması için Allah’tan ölüleri nasıl dirilttiğini göstermesini istediği yazılıdır. Halbuki tatmin olan, ikna olan kalp değil, beyindir.
Birçok ayette de kalbin mühürlenmesinden söz edilir.

Şura-24. Yoksa onlar, senin hakkında: “Allah’a karşı yalan uydurdu” mu diyorlar? Eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler. (…)

Tegabun-11. Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbine hidayet verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

Hidayet verilecek olsa, verileceği organ kalp değil, beyin olmalıdır. İslamcılar bunu, bugün de sevginin, merhametin kalple ifade edilmesiyle açıklar. Tersine bu ifade şekli, dini inançlardan kaynaklanarak oluşmuştur. Bazı İslamcılar ise kalbin de beyinsel fonksiyonlara sahip olduğunu iddia eder. Bu iddianın hiçbir bilimsel yanı yoktur. Kalp, sadece kan pompalayan bir organdır ve beyin işlevlerinin hiçbirine sahip değildir. Bu yanlış, müteşabihlikle de izah edilemez. Kalple ilgili birkaç ayetin müteşabihliği olsa da, Kur’an’ın tamamında ve onlarca ayette bu şekilde geçmesi, böyle bilindiğinin göstergesidir.

3- Her canlının çift yaratıldığı:

Zariyat-49. Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.

Her canlı çift değildir. Bakteriler, tüm canlılardan kat kat fazla sayıda ve etkinliğe sahip varlıklardır. Eşleri olmayıp bölünerek çoğalırlar. Ama görülüyor ki Kur’an’ın yazarı, ya bakterileri, virüsleri bilmiyor ya da onları canlıdan saymıyor.

4- İnsanlar için 8 çift hayvan yaratıldığı:

Zümer-6. Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini var etmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir. (…)

İnsanların faydalandığı hayvan sayısı sekizden çok daha fazladır. Bazı İslamcılar, ayetin çiftlik hayvanlarını kastettiğini öne sürerse de 8 çift hayvan yine çok azdır. Enam suresinde bu 8 çift hayvanın hangileri olduğu da belirtilir:

Enam-143. Sekiz çift yarattı: Bir çift koyun, bir çift keçi. (…)
Enam-144. Deveden bir çift sığırdan da. (…)

İnsanlar bu sayılan hayvanların dışında at, eşek, tavuk, ördek, hindi, tavşan, balık, lama, kanguru, geyik, fil ve daha birçok hayvandan yararlanırken sadece 4 çeşit hayvan sayılması ve 8 çift olarak ifade edilmesi ilginçtir.

5- Tatlı suda inci ve mercan yetiştiği:

Rahman suresi 19-22 ayetleri ile Furkan suresi 53. ayetinde geçen iki denizin birbirine salındığı-karıştırıldığı ama aralarında bir engel olduğunu yazan ayetlerde denizlerden birinin suyunun içilebilen tatlı su olduğu, diğerinin acı ve tuzlu su olduğu yazılıdır. Rahman-22’de her ikisinde de inci ve mercan yetiştirildiğini yazar. Halbuki tatlı suda inci ve mercan yetişmez. Suni olarak inci yetiştirilse bile mercan hiç yetişmez. Bu ayetlerin müteşabih olduğu söylenebilir. Ancak mucize uydurmacıları, ayetteki mercan ve inciyi görmezden gelip, iki denizin karışmamasını mucize diye sunmaya çabalarlar.

6- Ortadoğu dışında yetişenlerden hiç bahsedilmemesi:

Kur’an’da adı geçen bütün bitki, hayvan ve diğer doğa varlıkları Ortadoğu’ya özgüdür. Diğer bölgelere ait olan canlı-cansız varlıklardan söz edilmez. Örneğin çölden bahsedilir ama gölden, ormandan bahsedilmez. Kar, buz, dolu, sis gibi bölgede görülmeyen doğa olayları Kur’an’da geçmez. Portakal, mandalina, karpuz, kavun, ceviz, fındık, patates gibi bölge dışı bitkisel ürünlerden, kanguru, lama, pelikan, fok gibi bölge dışı hayvanlardan bahsedilmez.

B- Dünyanın ve Evrenin bilinmemesinden doğan çelişkiler:

1- Güneşin kara bir balçığa batması:

Eski toplumlar, dünyanın da güneş, ay ve yıldızlar gibi bir gök cismi olduğunu bilmezlerdi.
Yere göre güneşin hareket ettiğini sanır, doğuda bir yerden doğup batıda bir yerde battığını düşünürlerdi. Bazı filozoflar, asıl dönenin güneş değil dünya olduğunu keşfetmiş olsalar da, insanların çoğu bu bilgiden habersizdi. Kur’an’da anlatılan Zülkarneyn hikayesinde de güneşin dünyada bir çamur gözesine battığı yazılır.

Kehf-86. Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, kara bir balçıkta batıyor buldu. (…)

Ayetten; dünyayı göğün altında uçsuz bucaksız bir yer olarak gören ve göz yanılmasından dolayı güneşin dünyanın batısında bir çamur gözesine battığını sanan bir yanlış bilgiye sahip olunduğu anlaşılmaktadır. Bu ayet, İslamcılar tarafından güneşin sanki okyanusta batıyormuş gibi görünmesi olarak açıklanmaya çalışılır. Öyle olsa, ayette “sanki” sözcüğü olurdu ama yoktur ve bazı mealciler bu kelimeyi parantez içinde ayete ekler.

2- Dünyanın tüm evrenden daha uzun zamanda ve daha önce yaratılması:

Evrende milyarlarca galaksi olduğu ve her galaksinin milyarlarca güneş sistemine sahip olduğu ve dolayısıyla dünyamız gibi sayısız gezegenin olduğu artık biliniyor. Bu bilgilerden yoksun olan eski toplumların yaratılış mitlerinde ise sadece yer-gök geçiyor. Altta uçsuz bucaksız bir yer ve üstte gök kubbe. Füssilet suresinde de yer ve göğün yaratılışı bu bakış açısıyla anlatılıyor.

9. De ki: “Siz gerçekten yeri iki günde yaratanı inkar edip duracak mısınız? Birde O’na eşler mi koşuyorsunuz? O, bütün alemlerin Rabbidir.

10. O, dört gün içinde, yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.

11. Sonra göğe doğruldu da o bir duman iken ona ve yere: “İkiniz de ister istemez gelin!” dedi. İkisi de: “isteye isteye geldik.” dediler.

12. Böylece onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu ve her gökte (bulunan meleklere) işlerine ait emrini vahyetti. Dünya gökyüzünü kandillerle donattık ve koruduk, işte bu, hep o çok güçlü ve herşeyi bilenin takdiridir.

Ayetlerde dünyanın dört günde ama 7 göğün yani evrenin iki günde yaratıldığı öne sürülüyor. Evrenle kıyaslandığında; okyanusta bir çakıl tanesi gibi olan dünyanın yaratılışının hem evrenden önce, hem de evrenin iki misli zamanda yaratıldığı iddiası bilimsel olabilir mi?

3- Yıldızların şeytanlar için atış tanesi olduğu:

Mülk-5. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.

Kandille kastedilen yıldız. Ama sanki yıldızın ne olduğu bilinmiyor. Boyutları çok küçük sanılıyor. Güneş ile yıldızlar farklı düşünülüyor. Koca yıldız, belki de dünyanın 30-40 misli büyüklüğünde, ama ayette şeytanlara atış tanesi olarak yapıldığını söylüyor.

4- Göğün yere düşmemesi için tutulduğu:

Hacc-65. Görmedin mi ki, Allah bütün yerdekileri sizin hizmetinize sundu. Ve emriyle denizde seyredip giden gemileri de. Göğü de izni olmaksızın yere düşmekten o tutuyor. Gerçekten Allah insanlara çok şefkatli, çok merhametlidir.

Göğün tutulmadığı takdirde dünya üzerine düşeceğini hangi bilim adamı söyleyebilir?
Milyarlarca galaksi, katrilyonlarca yıldız ve gezegenlerin dünyaya düşebileceği düşünülebilir mi? Ama dünya gökte bir cisim değil de, gök dünyanın üstünde sanılırsa; göktekilerin yere düşeceği zannına kapılınılabilir ki Kur’an’ın yazarı da bu yanılgıya düşmüştür.

5- Cennetin genişliği göklerle yer kadar mı?

Ali İmran-133. Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.

Yer’den kastedilen dünya gezegeni olduğuna göre; dünya da, uzayda diğer gök cisimlerinden biri olduğuna göre; “gök ile yer kadar” demek saçma bir ifadedir. Bu da, önceki örneklerde olduğu gibi göğün dünya üzerinde bir kubbe olarak algılanmasından kaynaklanmaktadır.

6- Ayın bir nur, bir ışık kaynağı olduğu:

Yunus-5. O’dur ki Güneş’i bir ışık yaptı. Ay’ı da bir nûr kılıp, ona birtakım konaklar tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz.

Ay’ın bir nur olmadığı sadece geceleri güneşten aldığı ışığı yansıttığı biliniyor. Ama gündüz ay’ı göremeyen ve gece aydınlık verdiğini görenler onu nur sanıyor.

C- Matematiğin bilinmemesinden doğan çelişkiler:

Kur’an’da Nisa suresi 11 ve 12. ayetlerinde miras paylaşımına dair verilen oranlara göre hesap yapıldığında matematik hatası olduğu görülür. Oranlar hatalıdır ve hesap tutmaz.
Oran hatalarını giderebilmek için avliye ve reddiye yöntemine başvurulur.
İlköğretim seviyesindeki bir oran hesabında hata yapılmış olması, Kur’an’ın insan ürünü olduğunun en önemli kanıtıdır. Aşağıdaki linklerden daha detaylı açıklama görülebilir:

http://pante.blogcu.com/seriatte-mir…ku_530989.html

http://www.turandursun.com/forumlar/…ead.php?t=1464

D- Doğaüstü inançlardan doğan çelişkiler:

Kur’an’da bilimsel yasalara ters, doğaüstü, insanüstü mucize iddialarına bolca rastlanır.
1- İlk insanın çamurdan yaratılması,
2- Ayın yarılması,
3- Bedir savaşında melek ordusunun Müslümanlara destek olması,
4- Kayalıktan deve çıkarılarak Salih peygambere mucize verilmesi,
5- Firavuna karşı Musa’ya verilen mucizeler, suların kan olması, tüm ilk doğan erkek çocukların ölümü, kurbağa, çekirge istilası ve Kızıldeniz’in yarılması,
6- Meryem’in cinsel ilişkiye girmeden İsa’yı doğurması,
7- İsa’nın bebekken konuşması, ölüleri diriltmesi,
8- Fil vakasında kuşların attıkları taşlarla orduyu helak etmesi,
9- Süleyman’ın kuşlara, cinlere hükmetmesi, ayakta öldüğünde asasını kurt yiyip de düşene kadar öldüğünün anlaşılmaması,
10- Nuh tufanında tüm hayvanlardan birer çiftin gemiye toplanması gibi.

Sonuç:

Evrensel olduğu öne sürülen bir kitapta yer alan tek bir bilimsel hata dahi, o kitabın evrensel olamayacağının kanıtıdır. Kaldı ki Kur’an’da onlarca bilimdışı ayet mevcuttur. 1400 yıl öncesine ait bir kitapta yazılmış olanların, her çağda ve her yerde geçerli olduğuna inanmak yanlış olduğu kadar tehlikelidir de aynı zamanda. Böyle bir inanç, o kitabın çağdışı hükümlerini egemen kılmak ister. Böyle bir inanç, bu kitabı tüm kitaplardan üstün görür ve bilimi, bilimsel teorileri geri plana atar. Çağdaş yönetimler, uygar yasalar yerine 14 yüzyıl öncesine ait ilkel kanunları uygulatmak ister.

Nitekim Islâm’ın ortaya çıktığı tarihten günümüze gelinceye kadar, hiçbir ülkede ve hiçbir dönemde demokratik doğrultuda bir gelişme görülmemiştir. Kur’ân’a dayalı olarak ne laik ve demokratik bir sosyal düzen kurma, ne de toplumsal kalkınma mümkündür. Çünkü Kur’ân, teokratik sistemler dışına çıkılmasına ve akılcılığa olanak tanımadığı gibi, ekonomik olarak da gelişmeye yönelik girişimlere fırsat vermez. Günümüz dünyasında İslam ülkelerinin durumu bunun kanıtıdır. Gelişmiş, kalkınmış ülkeler içinde tek bir İslam ülkesi yoktur. Üstelik tümü, demokratik yönetimlerden yoksundur. Hala kadına oy hakkı verilmeyen, kadının çalışmasına, araba kullanmasına izin verilmeyen ülkeler mevcuttur. Dünyada köleliğin bile en son Suudi Arabistan’da kaldırılmış olması da bir tesadüf değildir.

Bilimin dinden nasıl kötü etkilendiğine dair bir örnekle yazımızı noktalayalım:
Aşağıdaki fetva, Suudi Arabistanlı meşhur Şeyh Abdul Aziz Bin Baz’a ait.
Tarih: 1975
Kaynak: “Dünya’nın Sakin Güneş’in Hareketli Olduğuna ve Gezegenlere Çıkmanın İmkansızlığına Dair Akli ve Hissi Deliller”adlı kitabı

Fetva:

Kim dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ederse küfür ve delalete düşmüş olur. Çünkü bu iddia hem Allah’ın, hem Kuran’ın, hem Peygamber’in reddidir. Bunu iddia eden kişi tövbeye davet edilir. Ederse ne ala! Aksi takdirde kafir ve dinden dönmüş bir kişi olarak öldürülür ve malı da Müslümanlar’ın hazinesine katılır.

Eğer ileri sürdükleri gibi Dünya dönüyor olsaydı ülkeler, dağlar, ağaçlar, nehirler, denizler bir kararda kalmazdı. İnsanlar batıdaki ülkelerin doğuya, doğudaki ülkelerin batıya kaydığını görürlerdi. Kıble’nin yeri değişir, insanlar kıbleyi tayin edemezlerdi. Velhasıl bu iddia sayması uzun sürecek birçok nedenden dolayı batıldır.”

Bu değerli çalışmaları için Sayın Serdar Kaangil’e (pante) teşekkür ederim..diğer yazılarını pante.blogcu.com veya wwww.turandursun.com sitesinden takip edebilirsiniz.


CENNET’TE SATILIK KÖŞKLER

10/08/2009

Elimde kumanda tv kanallarinda geziyorum..atv avrupa kanalında bir reklam başladi.. Köln’de avrupanın en büyük camisi yapılıyor.cami para toplamak için atv kanalına reklam verilmiş..reklamı sloganı da şu..

“Kim Allah rızası için bir mescit yaptırırsa, Allah da bunun karşılığında ona cennette bir köşk ihsan eder” Buharî, Salat,65; Müslim, Mesacid, 24,25

Maneviyattan söz eden islami kesim allah ile ticarete girismişler al gülüm ver gülüm yapıyorlar..

Bir kaç  euro yardımda bulunuyorsunuz, cennette ki köşklerden birini kapıyorsunuz..

Allahin rızasını kazanıp mülk sahibi olmak sadece bir kaç eurodur.

Müslüman vatandaşlarımızın gururun okşandığı kesin..boru değil, avrupanın en büyük camisini osmanlıdan sancağı devir alan biz Türkler yapıyoruz..

Yimpaşlar,Kombassanlar veya deniz fenerleri ile soyulduğu yetmedi avrupalı Türklerin, cennet’te köşk icin sıraya girdiler.

Ortaçağ  avrupasın da hıristiyan papazlar tapulu cennet arazileri satıyorlardı..21.yy’da müslüman papazlar inşaat işine girişti, boş arazi değil üstelik, üzerine köşkler inşaa edilmiş oturmaya hazır bitmişini satıyorlar..utanmasalar hemen taşın diyecekler…

Memleketimin yeni zenginleri ahbap çavuş ilişkileri sonucu hak etmeden kazandığı paraları inşaata yatırdılar..Binaların üzerinede kocaman “mülk allahındır” yazdılar..

Allahın mülkünü kiraya verip paralar kazanmaya devam başladılar..Sorarsanız Allah adina kira topluyorlar.biz emanetçiyiz,kefenin cebi yok repliğini  tekrarlıyorlar..yakın zamana kadar parasızlıktan çocuklarını amerikada bursla okutanlar halkın sırtına binerek gemicikler alıp, hastahaneler kurdular, altın şirketlerine ortak olup, sayısız gayrimenkullerin ve arazilerin sahipleri oldular..yetmedi televizyon kanallarinı ve  gazeteleri ele geçirdiler..

senin para verip cennette köşk sahibi olma hayalin, bu dünyada başkalarının yaşadığı köşklere dönüşüyor…

kabahat sende demeye dilim varmiyor ama, kabahatin çoğu senin canım kardeşim demisti nazım usta..

Allah adina çalıyorlar, allah adina satıyorlar, allah adına kiraya veriyorlar..

Durmak yok, yolmaya devam.


KURAN’IN ALLAHINA GöRE İNSAN NASIL BİR VARLIKTIR.

10/08/2009

İNSAN NANKÖRDÜR:

“Kahrolası insan ne nankördür (inkârcıdır)” (Abese 80/17)

İNSAN ACİZDİR:
toplu iğneyi batırsan zıplar, sivrisinek anasını ağlatır… Yarım nefesi alamazsa ya da verememezse sahte azameti ve palavrası yerle bir olur!. (Mâide 5/30-31-Nahl 16/4 bkz.)

İNSAN ZAYIFTIR:
“Allah *sizden (yükünüzü) hafifletmek ister, çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” (Nisâ 4/28)

İNSAN YÜZSÜZDÜR,ÜMİTSİZDİR;
“İnsan hayr istemekten usanmaz. Fakat kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülüverir…” (Fussilet 41/49)

İNSAN ACELECİDİR;
“İnsan hayrı istediği kadar şerri de ister. İnsan pek acelecidir!…” (İsrâ 17/11)
“İnsan aceleci (bir tabîatta,huyda) yaratılmıştır. Size âyetlerimi göstereceğim; Benden acele istemeyin.” (Enbiyâ 21/37)

İNSAN ZALİMDİR :
“O size istediğiniz her şeyden verdi. ALLAH’ın ni’metlerini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan zâlim ve keffardır (nankördür) ” (İbrâhim 14/34)

İNSAN NANKÖRDÜR VE CAHİLDİR;
“Biz emâneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o (insan) çok zâlim ve çok câhildir!…” (Ahzâb 33/72)

İNSAN CİMRİDİR:
“De ki: RABB’imin rahmet hazinesine eğer siz sahib olsaydınız, harcanır korkusuyla kıstıkça kısardınız. İnsanoğlu da pek eli sıkıdır (cimridir) .” (İsrâ 17/100)

İNSAN HIRSLI, HUYSUZ VE MIZIKÇIDIR;
“Gerçekten insan pek hırslı ve huysuz yaratılmıştır. Fenalık dokununca mızıkçı, hayr dokununca kıskançtır.” (Meâric 70/19-21)

İNSAN YAĞMACIDIR:
“Malı öyle bir seviş seviyorsunuz ki yığmacasına!…” (Fecr 89/20)

İNSAN AZGINDIR:
“Sakın okumazlık etme! Çünkü insan, muhakkak azıtır!…” (Alâk 96/6)

İNSAN SAPIKTIR;
“Andolsun ki; cin ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır, onunla gerçeği anlamazlar; gözleri vardır, onlarla göremezler; kulakları vardır, ama onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvan gibidirler, hatta daha şaşkın (dallun:sapık) dırlar. İşte gafiller bunlardır.” (A’râf 7/179)

İNSAN HAYVANDIR;
“Yoksa sen onların çoğunun işittiklerini veya anladıklarını (kavradıklarını) mı sanıyorsun? Onlar sırf hayvan gibi, hatta gidişçe (yolca) daha sapkındırlar. (dallun) ” (Furkân 25/44)

İNSAN KÖR BİR DÜŞMANDIR;
“İnsan görmez mi ki biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki apacık düşman kesilmiş” (Yâsîn 36/77)

İNSAN EŞŞEKTİR;
“Onlara ne oluyor ki Kur’an’dan yüz çeviriyorlar? Sanki onlar arslandan kaçan ürkmüş yaban eşekleri gibi!” (Müddessir, 49-51)

Birakin insanlar arasinda, hayvanlar arasinda bile ayrim yapar..Mesela Allah kendi yarattigi essegi sevmez ama arslani sever..
Kendi esirine saygi duymayan, asagilayan bir tanri olabilir mi?
O tanri, Kuran`in Allah`i olursa olur..Bir kismini digerinize ustun kildik demiyor mu?
* Yalancılar
* Maymunlar
* Domuzlar
* Eşekler
* Pislikler
* Aşağılıklar
* Canı çıkasıcalar
* Köpekler
* Alçaklar
* Yabani eşekler
* Merkepler
* Susamış develer
* Geberesiceler
* Reziller
* Sapık kişiler
* Beyinsizler
* Kof kütükler
* Zorbalar
* Soysuzlar
* Kahrolasıcalar
* Yalancılar

Kuran’da geçen bu kelimeler ilahi bir yaratıcinın sözleri olabilir mi?Kuran’i yazdıran Muhammed`in bu tarzı, olsa olsa Allah’a hakaret olarak algılanabilir.
Bu ayetlerden sonra “yaratilmişların en değerlisi insandir” diyebilir misiniz?Derseniz Allah`ınıza ters düşmüş olmaz mısınız?Allah’ınız sizinle ayni görüşte değil ki!!!


KIZ ÇOCUKLARININ DİRİ DİRİ GÖMÜLME YALANI

10/08/2009

Müslümanlar, İslam öncesi yaşanan döneme cahiliye devri, Muhammedin yaşadığı dönemeAsr-ı Saadet diyorlar.İslam öncesinde kız çocuklarının diri diri gömüldüğünü öne sürüyorlar.

Cahiliye Devri`nde kiz cocuklari diri diri gomuluyorsa Hatice Islam oncesinde nasil bolgenin en guclu kadini ve en zengin tuccari olabiliyor?
Ustelik Islam`in peygamberi Muhammed`i bile yaninda kervanci olarak calistirabiliyor?

Bu soruyu kendinize sorar misiniz?


DİNLER VE MUHAMMED’İN İNANÇ DÜNYASI

23/07/2009

Bu konu açıldığında islam bilginleri ve müslümanlar suya sabuna dokunmuyor,suskun kalmayı tercih ediyorlar. Google’da “hz.muhammedin peygamberlik oncesi inanci” diye yazarak araştırma yaptığınızda islamci sitelerin demagoji bile yapmadiğini göreceksiniz..İslamin tabularindan biridir..Kimse dokunmak istemiyor..

40 yaşinda peygamber olduğunu iddia eden muhammed islam yokken hangi dine inaniyordu?

muhammedin hayatini anlatan en onemli kaynak siyer-i nebiden bir alinti..

peygamberimiz dogdugunda bazi hadiseler vukua geldi.!!!

Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Peygamberimiz ,Anadan Sünnetli ve göbeği kesik olarak doğdu.

Peygamberimiz doğarken, çocukların yere düştükleri gibi düşmeyip ellerini ,yere dayamış başını semaya kaldırmış olarak doğdu.

Peygamberimiz doğduğu zaman ,bir yıldız doğmuş ve bilginler, bu yıldızın doğduğu gece,Ahmed doğmuştur DedilerBir çok Yahudi Alimi Tevrat tan inceleme ile peygamberimizin bu gecede doğduğunu yakınlarına bildirmişlerdir.

Peygamberimiz doğduğu gece Kisranin sarayından on dört şerefe yıkıldı

İranlıların,bin yıldan beri hiç sönmeden yanan Atesgedeleri sönüverdi.

Save Gölünün suyu çekildi.

Sema ve Vadisini su bastı.

İran şahı, Arapların, ülkesini istila edeceğini rüyasında gördü,ve telaşa düştü.

gördüğümüz gibi islami cenah muhammedin doğumundaki ayrıntıları bile en ince detayına kadar anlatıyor..islamcı yazarlar, 1400 yıl önceki olayları anlatırken dili geçmiş zaman kullanmıyorlar. Örnekleyecek olursak; Peygamberimiz ,Anadan Sünnetli ve göbeği kesik olarak doğdu.Sanki arkadaşlar doğumda bulundular..anlatım tarzı o..kesinlik ifade ediyor..

batı, dunyayi etkileyen kişiliklerin basina muhammedi koyar…buna katılmamak olasımıdır..hitler ve stalin’de bir dönemler dünyayı etkilemişti.insanları beline bomba bağlayıp kendilerini patlatacak kadar kaç lider etkileyebilmiştir..ancak bu tür liderler gurur değil utanç kaynağı olabilir. Ataturk ile gurur duyamayan zevat tabiki muhammed ile gurur duyacak, tv’de humeyniyi sevdiğini haykıracaktır.

müslümanlar, batılıların yaptığı bu siralama ile gurur duyarlar da, batılılarin neden müslüman olmadığını sorgulamazlar..

islam gelene kadar tedavüldeki din hristiyanlıksa, muhammed hristiyan olmalıydı.islamcıların savı hristıyanlığıda allah göndermişti…muhammed’de doğduğunda tanrısını bakmıştı..yani allah’ını dogar doğmaz bulmuştu. o zaman 40 yaşına gelene kadar allahın dini hristiyanlığa katılmış olmalıydı. Böyle bir bilgiyi onaylayan günümüze ulaşmış herhangi bir kanıt yok.

allah neden kendi gönderdiği musevilik ve hristiyanlığı duzeltmek icin elçi göndermedi de yeni bir din göndererek insanların kafasını karıştırdı..?

siyasi partilerdeki muhalif kanadın yapması gereken parti içi muhalefettir..yani partide kalıp yonetimi ele geçirmek üzere çalışmak..ayrılıp bir başka parti kurmak siyasal sorunları berberinde getiriyor.seçmeni bölüyor, rakip partilerin ekmeğine yağ sürüyor..ortalama siyaseti bilen herkes bunu kabul eder..allah’ı muhammedi mesih olarak gönderip bozuldu denilen hristiyanlığı revize edemezmiydi? Allah bilemezmiydi gonderdiği yeni elçinin kaosa neden olacağını.. ben bu yazımda bunlarıda  hikmetinden sual edeceğim!!

Dönelim muhammed mustafaya…yoksa o semavi denilen dinler dışında bir başka dine mi inanıyordu..?

Muhammed potpori bir din yaratmıştır.yeni bir tasarımı olmadığından kendinden önceki dinleri kabul etmek zorunda kalmıştır.söylemleri özgün değildir.incilden, tevrattan,sümerlerlerden,hintlilerden  ve   paganlardan devşirdiklerini kuran’a sokmuştur.

İslamdaki çelişkilerin içinden çıkamayan müslümanlar ilk insan oldugunu öne sürdükleri ademden itibaren bütün peygamberin müslüman oldukları yalanına başvururlar.oysa muhammedin böyle bir savı yoktur. onun kurana koyduğu ayeti görmezden gelirler..

enam 14. De ki: Bana müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma!

Geçen gün cüppeli ahmet hocanın teke tek proğramında fatih altay’lı ile yaptığı proğramı izledim..

ben malta’da jet ski ile denize girdiğimi söylüyorum, müritlerim hayır sen denize girmedin diyorlar.Ben mehdi değilim diyorum, müritlerim sen mehti’sin diyorlar, diyerek  samimi olarak anlatıyordu.. Bir nevi şeyh uçmaz mürit uçurur durumu.

KURAN’DAKİ ALLAH NEDEN VE NELERE YEMİN EDER

Kuranda dikkatimizi çekenler arasında  her seyi yarattigini öne süren allahın , kendi yarattiklarinin üstüne  yemin etmesi.. allah neden yemin etme gereği duyar..?

yemin ettiklerinin basinda ise güneş, ay, yıldız, sabah, aksam, gece gündüz gelir..

74/32-Yemin olsun aya,

74/33-Dönüp gittiği an geceye andolsun.

79/29- O göğün gecesini karanlık yaptı, ışığını da çıkardı.

84/17. Geceye ve onda basan karanlığa,

84/18. Dolunay olmuş aya ,

89/1- Tan yerinin ağarmasına andolsun,

89/2- On geceye andolsun,

89/4- Geçip giden geceye andolsun

91/1- Güneşe ve onun aydınlığına andolsun,

91/2- Onu izlediğinde Ay’a andolsun,

91/3- Onu ortaya çıkardığında gündüze andolsun,

91/4- Onu bürüdüğünde geceye andolsun,

92/1- (Ortalığı) bürüdüğü zaman geceye andolsun,

92/2- Açılıp aydınlandığı zaman gündüze andolsun,

93/1- Kuşluk vaktine and olsun…

her ne kadar erkeği ve dişiyi yaratana diyerek kendine yemin edip komik duruma düşşede, genellikle güneş hareketlerinden meydana gelen olaylara yemin eder kurandaki allah.

kuranın bir vahiy kitabı olmadığı, muhammedin söylemi olduğu islam öncesi arap geleneği olan yeminden de bellidir…kutsala yemin ediliyorsa muhammedin kutsalının  gökyüzü cisimleri oldğunu söyleyebiliriz..O zaman aklımıza kaçınılmaz şu soru geliyor..

O bir güneş dini tapınırımıydı? ..

doğumu bütün ayrıntıları ile yüzlerce sitede yazarken, neden peygamberlik öncesi inancina kimse dokunmuyor, bu konuyu yok sayıyordu?

Bu çalışmadan amacım ise muhammedin islam peygamberiyim diye ortaya çıkmadan önceki inancını sorgulamak…

DİNLERİN ORTAYA ÇIKIŞI

Semavi dinlerin kökeni branhmanizm…hint dini

İbrahim peygamber konusunda bazı öz bilgiler vermekte fayda var. İbrahim , Tevrat’ta İbranice adı Abraham olarak anılır.

Yahudiler tarihi Kitabında, Yahudi tarihçi ve ilahiyatçı Flavius Josephus (M.S. 37 – 100), Yunan filozof Aristo’nun “..bu Yahudiler Hint Filozoflardan gelmedirler, Hintliler onlara Kalani derler.” Martin Haug, Farsilerin Kutsal Dil, Yazı ve Dinleri”- sayfa 16) kitabında şöyle yazar: “Magiler (Zerdüşt ve Mazda rahipleri) dini kitaplarını gökten indirdiği inanılan Abraham’a (Hz. İbrahim) atfederler.

Hindu tanrısi Brahma ve eşi Saraisvati ve Yahudi Abraham ve eşi Sarai arasında tesadüfün ötesinde bazı dikkat edici benzerlikler vardır. Bütün Hindistan’da Brahma’ya ait sadece bir mabet olmasına rağmen, bu mezhep Hindistan’ın üçüncü en büyüğüdür.

Meksikalı yazar Tomás Doreste, “Moisés y los Extraterrestres” kitabında şöyle yazar: “Voltaire Abraham’ın Hindistan’ı terk edip öğretilerini dünyaya yaymak isteyen sayısız Brahman rahiplerden biri olduğunu inanırdı

Brahma adı Hindistan’da çok saygındı ve etkisi Fırat ve Dicle nehrine dek yayılarak İran’a sarılmıştı. Farsiler Brahma’ya sahip çıkıp uyarladılar. “Farsiler aynı Yahudiler gibi İbrahim’i kurucuları olarak kabul ediyorlar. Dolayısıyla bütün kadim tarihlere göre Farsiler, Yahudiler ve Araplar Abraham/İbrahim soyundandır (sayfa 85)… Abraham’ın babası Terah’ın aslında Keldani, Kaldi ve Kuldili doğu şehri Ur’dan gelip Mezopotamya’da yerleştiği yazılmakta.Abraham hikayesinin üçüncü şekli onu bir “Nuh tufanina çevirir. Abraham’ın Hindistan’ı terk etmesi bir tufan veya selden olduğunu biliyoruz.

tevrat (Joshua 24:2-3) “… İsrail’in Rabbi şöyle der, atalarınız, hatta Abraham ve Naçor’un babası Terah bile eskiden tufandan önce yaşadılar ve başka tanrılara hizmet ettiler. Ve babanız Abraham’ı tufandan aldım ve Kenan ülkesinden geçirdim.”

Yaklaşık olarak M.Ö. 1900 yılında şiddetli yağmur ve depremler kuzey Hindistan’ı parçaladığında hatta İnduz ve Saraisvati nehirlerin yönlerini değiştirdikten sonra bazı Hint gruplar tarafından Brahm kültü Orta Doğu ve Yakın Doğu’ya aktarıldı. (goruldugu gibi sumerlerin gilgamis destaninda ki tufan hikayesi butun dinlere girmistir)

Hint halkının insanları nasıl sınıflandırdıkları konusunda işte bir örnek: Hükmeden sınıfa Kasis (Kasitler), Kuşi (Kuşitler), Kazaklar (Rus askeri sınıf), Kaiser ve Sezarlar (Roma hakim sınıfı), Hatiya (Hititler), Kutit (Hititçe’nin bir lehçesi), Kathay (Çin liderleri), Kaşitıl/Kaşikeh (Azteklerde), Kaşikhel/Kişeh (Mayalarda) ve Keşuah/Kuş (İnkalarda). Suryaniler, İngilizce’de Assyrians, İspanyolca’da Asiros, Hindistan’da Asuras eya Ashuras, Sümer ve Babil’de Aşuriya, Asuriya, Arabistan’da Asir, İranda Ahura, Meksika’da Sure vs. Bunlara Surya’ya (güneş) tapan halklar.

Tabii ki bu dinin yaygın olduğu yerlerde ülkelerinin gerçek adları ne olursa olsun “Suryaniler” olarak bilinirdiler.

“Arap tarihçileri de Brahma ve ataları Abraham’ın aynı kişi olduğunu öne sürürler. Farsiler (İranlılar) genelde Abraham’a İbrahim Zerdüşt derler. Kirüs Yahudi dinini kendi diniyle aynı olduğunu kabul ederdi. Hindular Abraham’da veya İsrailoğlular Brahma’dan gelmiş olmalıdır.” Abraham gerçekten Hindu tanrısı Ram mıydı? Ram ve Abraham muhtemelen ya aynı kişiydi veya aynı kavimdendi. Brahm kelimesinin de “Ab-Ram”dan geliştiği de düşünülebilir, ama tersi değil.

Ram ayrıca da İbranice’de “yüksek makamlı lider veya hükümdar” anlamına gelir. Sankritce’de kelimenin onune gelen A degil anlaminda kullaniliyor…asosyal,gibi.dikkat ederseniz brahman’in basina koyulan A ile Abraham yani İbrahim peygamber olusuyor..yani o bir brahman degil artik gibi)

Vedic Age’de çıkan “Traditional History From the Earliest Times” (“En Erken Devirlerden Geleneksel tarih”) makalesinin yazarı Hint tarihçi A.D. Pusalker, Ram’in M.Ö. 1950 yılında hayatta olduğunu yazıyor, bu da Hint-İbraniler ve Hint-Arilerin Büyük Tufandan beri Hindistan’dan Orta-Doğuya göçü gerçekleştirdikleri döneme rastlar.

“Kabe’deki tapınakların biri de Hint Yaratıcı Tanrı Brahma’ya adanmıştı, bundan dolayı İslam’ın eğitimsiz peygamberi Muhammet onun Abraham’a adandığını iddia etmişti. “Abraham” kelimesi Brahma kelimesinin yanlış telaffuzundan başka bir şey değildir.

Abraham kelimesi Sanskirtçe’de Brahma’dan kaynaklanır. Brahma’nın kökeni “Brah”tır ve büyümek, sayı olarak çoğalmak anlamına gelir. Ayrıca, Hinduizm’in Yaratıcı Tanrısı Brahma’nın İnsanların Babası ve bütün tanrıların en yücesi olarak kabul edilir. Çünkü bütün varlıklar ondan zuhur etmiştir. Burada yeniden “Yüce Baba” anlamına rastlarız. Bu açıkça Abraham’ın semavi baba Brahma olduğunu açıkça ima eder.

Çin dahil, dünyada Ram’ın dini fikirlerinden etkilenmeyen yoktu. Örneğin, Hıristiyanlar ve Yahudiler Muhammet’in öğretilerini Yahudi kaynaklardan kopya ettiği konusunda beyinleri yıkanmıştır. Oysa, Muhammet’in zamanında Ram veya Abraham’ın ilahiyatı bütün dini mezheplerin temelini oluşturuyordu. Muhammet’in tek yaptığı şey bunları kimsen putperestlikten arındırmaktı.

“… Mekke Mabedi Hindistan’dan gelen Brahmin misyonerleri tarafından kurulmuştu. Muhammed’in zamanında kutsal bir yerdi ve ölümünden sonra bir kaç asır oraya haça gitmelerine izin verildi. kabe’nin peygamberden çok önce kutsal bir yer doluğunu inkar edilmez bir gerçektir.”

Brahminler eski kitaplarındaki kayıtlara dayanarak Mekke şehrinin Hindistan’dan gelen bir koloni tarafından kurulduğunu söylerler ve sakinleri en eski devirlerden beri onun Agar’ın oğlu İsmail tarafında inşa edildiğini söylerler. Bu şehre İndus dilinde İsmailistan denilirdi.”  Muhammed’in zamanından önce, Arap halkının Hinduizmine Tsaba denilirdi. Tsaba veya Saba “Tanrıların Meclisi” anlamına gelen bir Sanskritçe kelimedir. Tsaba ayrıca Işa-ayalam (Şiva’nın Mabedi) denilirdi. Müslüman kelimesi Moşe-ayalam (Şiva’nın Mabedi) Sabaizm’in başka bir adıdır. Kelime şimdi İslam olarak kısalmıştır. Muhammet kendisi Kureyşi kaviminin bir mensubu olarak ilk başta bir Sabaist’ti. Tsabaistler Abraham’ı bir tanrı olarak görmezlerdi. Onu bir avatar veya Tanrı tarafından seçilmiş bir öğretmen, Avather Brahmo (yeraltı dünyanın yargıcı) olarak kabul ederlerdi.        İsa’nın zamanında Arapların ve Yahudiler’in dilleri, dini simgeleri ve gelenekleri hemen hemen aynıydı. Eğer  zaman makinesi ile geçmişe dönsek, çoğumuz Yahudi ve Araplar arasında fazla fark görmezdik. Tarihi kayıtlara göre İsa’nın zamanında Araplar putlara taparlardı. Alt tabaka ve kırsal Yahudiler için de aynı şey geçerliydi. (1)

Brahmanın kelime anlamı dünyanın özü, evrensel ruh, mutlak olan demektir.. Kutsal kitaplardaki tanımlara göre ise Brahman :

En Yüce olan ve En Derin olan O

O, herşeyin yapandır, herşeyi yaratandır

Yüce ve yok edilmezdir, ne doğmuştur ne de doğurmuştur.

Muhammed’in yaptığı ise, gerçekten Hindistan kültür göçleri-işgali evveli ata tanrı El-İlah yerine Rahman’ı kabullendirmek… Elbette ilk dönemlerde etrafındakiler yadırgamasın diye Al lah ya da El İlahı öne sürdü.. Ne zaman taraftarı oldu, o zaman aklında ki öze döndü.. Brahman a ya ni Rahman a..

Muhammed in Rahman isimli bir tanrıya inandığını, bu tanrı düşüncesini Suryacılığın merkezlerinden biri olan Güney Arabistan’dan aldığını düşünmememiz için hiç bir sebep yoktur. Nitekim Rahman Allah’tan bağımsız olarak çok sık olarak kullanılmakta ve insanlar Rahman’a ibadete çağrılmaktadır.

Ama Muhammed’in düşündüğü gibi gitmemiştir olay.. Eskiden benri tanıdıkları Al lah ismini kabul eden Müslümanlar bir müddet sonra Muhammed’in Rahman dan bahsetmesi üzerine isyan etmişler ve kurtarıcı ayet inivermiştir..

İsra 110 . De ki; İster El İlah deyin ister Rahman! Ne derseniz deyin, en güzel isimler Onundur. Onu anarken sesini yükseltme, fazla da kısma, ikisinin arası bir yol tut.

İsra 111. Doğurmayan, eşi benzeri olmayan ve hiçbir şeye muhtaç olmayan El İlah’ı bil ve Onu Ona yakıştığı gibi an. (2)

KABE TAPINMASI…HAC İBADETİ

İslam inancında ki en değerli put Kabe bir Güneş tapınağı olarak yapılıp kullanılmıştı. 956 yılında ölen ünlü islam hadisçisi Mes’udi “Mürucu’z Zehep” adlı eserinde, 7 yıldız adına yapılan, Dünya’nın en büyük tapınaklarını sayarken, Kabe’nin de adını anar: “El Beyt’ül Haram (Kabe), geçen çağlar boyu hep saygı görmüştür, çünkü o Zühal (Satürn) Evi’dir.” Ne var ki, yine Mes’udi’nin verdiği bilgiye göre, Güneş tapınakları dörtgen olduğuna göre, Kabe de Zühal yıldızı için değil, Güneş için yapılan bir tapınak olsa gerektir.

İnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev, Mekke’de bulunan mübarek ve alemler için hidayet kaynağı olan Kabe’dir” (Al-i İmran, 3/96) buyurulur.insanlık yaşına göre ibrahim yakın zaman şehir efsanesidir ve dünki çocuktur..buradaki çelişkiyi gören ulema tek kelimesi değişmez denilen ayette küçuk bir değişikliğe gitmiştir..

Hz. Peygamber, Ashab-ı Kiramdan Ebu Zer (r.a)’in sorularına cevap olarak yeryüzünde ilk inşa edilen mescidirı “Mescid-i Haram“, ikinci inşa edilenin”Mescid-i Aksa” olduğunu ve bu ikisi arasında kırk yıl süre bulunduğunu beyan buyurmuştur (Buhârî, Enbiyâ. 10).

diyanet meali ali imran 96da kabe icin ilk  ibaresi kullanilirken  elmali hamdi yazir’in tercumesinde ilk mabed diye gecer..adem’den beri islam varsa, orasi ilk ev degilde ilk kutsal mekansa ve bunuda yapan ibrahimse, ibrahimden onceki peygamberler haci olmamislarmidir? üstelik mekke diye geçmez bekke diye geçer.islamcılar ismin değiştiği savını öne sürerler.mekke  ile bekke’nin farklı yerler olabileceğini düşünmezler.buna aşağıda değineceğim.

İbrahim peygamber’in tevratta bahsi çok gecer. tevratı  incelediğimizde kabe ile igili bir bilgiye rastlamıyoruz.tevrat değiştirilmiştir yalanı hafif kalıyor.ağlama duvarını savunan ve sahiplenen museviler çok deger verdikleri ibrahimin kutsal mabedini neden yok saysınlar..üstelik kabeyi savunan bir islam henuz gelmemişken..

http://ateistplatform.ipbfree.com/index.php?showtopic=5124&hl=Kabe linkinde orcagada isimli katılımcı arkadaş bu konuda bir çalışma yapmış..takip etmenizi öneririm..bir alıntı yapayım buradan..

Elimizdeki Eski Ahit el yazmaları Muhammed’in zamanından 600 seneden daha eskidir. Ve onlarda İbrahim’in Mekke’ye ya da Arabistan’a gittiğini okumuyoruz. Muhammed’den önce kimse ‘İbrahim Arabistan’a gelip, Kabe’yi kurdu’ teorisini ortaya atmamıştı. Muhammed’den 600 sene önce kişilerin daha Arapların peygamberi’nin ortaya çıkacağından haberleri yoktu. Nasıl o zaman kendi kutsal saydıkları kitabını değiştirmeye ihtiyaç duysunlar?

Tarihe bakarsak, Mekke’deki Kabe ilk olarak İsa’dan önce 60 senesinde Romalı bir tarihçi olan Diodorus’un kitaplarında geçiyor. Onu ‘bütün Araplar tarafından büyük saygı gören bir putevi’ olarak anlatıyor.

İbrahim İsa’dan 2000 sene önce yaşadı. Bütün bu zaman içide bir kere olsun, tarihçiler Mekke’deki Kabe’yi anlatmıyorlar. Mesela, “tarihçilerin babası” olan Yunanlı Herodot İsa’dan 440 sene önce İran’ı ve de Arabıstan’ı anlatırken, Arapların adetleri ve inançlarından da söz ediyor. Kuran’da geçen Al-İlat putunun adını kullanıyor. Fakat kabe’den hiç söz etmiyor.

Demek ki Kabe, Herodot’un zamanı (İsa’dan önce 430 senesi) ile Flavius’un (İsa’dan önce 60 senesi) zamanının arasında yapıldı. Bütün bunlar gösteriyor ki, Kabe İbrahim’den çok sonra yapıldı.

Abu Dar şöyle rivayet etti:
Ben dedim: “Ey Resulullah! Yeryüzünde yapılan ilk camii hangisi idi?” O da dedi: “(Mekke’deki) Mescidi Haram.” Ve ben sordum: “Ya ondan sonra hangisi yapıldı?”. O da cevap verdi: “(Yeruşalim’deki) Mescidi Aksa”. Ben gene sordum: “Onların yapılmasının arasında ne kadar zaman geçti?” O da, “Kırk sene” diye cevap verdi…
(Sahih Buhari, cilt 4, kitap 55, hadis 636)

Mekke’deki Kabe ne zaman yapıldığı bilinmiyor; oysa Yeruşalim’deki Mescidi Aksa hakkında kesin tarih bilgilerimiz var onu kral Süleyman İsa’dan önce 953 senesinde tamamladı.

Bu hesaba göre, Kabe ondan 40 sene önce, yani 993 senesinde yapılmış olmalı. O da İbrahim’in hayatından 1100 sene sonradır. Bu durumda birisi yanlış söylüyor ya Kuran, ya da Buhari’nin hadisi.

İkisi aynı anda doğru olamaz.

sabiilik güneş, ay ve yıldız gibi gök cisimlerine tapınan bir dindir ve dinlerin en eskisidir. islamiyetten önce arabistan yarımadasında vardı. ibadet tanrı kabül edilen gökcisimlerine karşı yapılırdı. sabii’likten musevi’liğe ve hıristiyanlığa geçen bazı  ritüeller  islamda çok daha belirgindir. örneğin namaz kılma vakti güneş’in konumuna göre yapılır. çünkü en büyük tanrı güneştir. güneşe tapan bir din ile islamiyette bire bir aynıdır.

satur-day : saturn günü, satürne tapınılan günü

sun-day : güneşe tapınılacak gün.

mon-day : ay tapınma günü.

tuesday : mars tapınma günü.

wednesday: merkür tapınma günü.

thursday : jüpiter tapınma günü.

friday : venüs tapınma günü.

Persepolisteki ateş tapınağı

üstteki resim persopoliste bulunan bir ateş tapınağıdır.kabe ile olan benzerliği şaşırtıcı değil mi?

EN’ÂM suresi 141. ayet) O çardaklı ve çardaksız cennet misali bağları, tatları ve yemişleri birbirinden farklı ekinleri, hurmaları, zeytinleri, narları, birbirine hem benzer hem benzemez bir şekilde yaratan hep O’dur. Her biri ürün verdiğinde meyvelerinden yiyin. Hasat ve toplama zamanında hakkını da verin, israf etmeyin; çünkü O, israf edenleri sevmez.

şimdi bu ayette geçen narlar çardaklı çardaksız bağlar,zeytinlikler mekke nin
neresinde,mekke kabe’nin etrafında yapıldığına göre arabistana gidenler bilir
kabe ve mekke nin zemini kayalıklardan oluşur,mekke liler kendi memleketlerinde hiç yetişmeyen,hiç görmedikleri meyvelerin hakkını nasıl
versin,hayatları boyunca görmedikleri meyveleri nasıl yesinler.

MÜ’MİNÛN suresi 19-20. ayet) Öyle iken durdurduk da onunla sizin için hurmalıklar, üzümlükler kabîlinden bağlar, bağçeler yaptık ki içlerinde sizin için bir çok yemişler var onlardan yer ve geçiniriz Bir de Tur-i Sina’da yetişen bir ağaç ki, hem yağ hem de yiyenlere bir katık ile biter.

bu ayette geçen turi sina hz. musa nın allah ile konuştuğu turi sina,
sözü edilen zeytinliklerde burda, turi eteklerinde ,civarında halende
zeytin ağçları var ve filistinlilerin büyük bölümü geçimini burdan sağlar.

İBRÂHİM suresi 37. ayet) «Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem’inin yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler.»

demekki ibrahim37 de bahsedilen beyti harem yani kabe bu kabe değil
burada tek seçenek kalıyor eski kabe şimdiki adıyla mescidi aksa, şuan
mekke deki kabe putperestlerin tanrısı al-lat için inşa edilmiştir, mekke
ve civarında ekin yetişmediğinden insanlar sadece avcılıkla geçimlerini
sürdürüyorlardı,bereketli geçen av sezonu sonunda allata şükranlarını
sunmak için bir fazlasını kesip yoksullara dağıtıyorlardı, bakınız

maide95.Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe’ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle işlediğinin vebalini tatmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öç alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öç sahibidir.

bu ayette açıkca görülüyorki şu anki kabe bereket tanrısı al-lat için inşa edilmiş,buradaki kurban geleneğini sefa ve merve tepelerinde olduğu gibi
muhammet tarafından taraf kazanmak için aynen islama dahil edilmiştir..
zaten muhammetten sonrada putperestler bu geleneklerini muhammete rağmen kısa bir süre daha devam ettirmişlerdir,muhammet yalnızca avlanacak hayvanlar yeni kıstaslar getirmiştir,helal haram kavramı buradan gelmektedir,kabe nin isminin av hayvanları kurbanlıklar ile anılmasının nedeni budur…

sefa ve merve dışında kabe hakkında da çelişkiler var, bakınız

ali imran suresi 96. ayet İnne evvele beytiv vüdia linnasi lellezi bi bekkete mübarakev ve hüdel lil alemin” * *çevirisi
Doğrusu insanlar için kurulan ilk ma’bet, kesinlikle Bekke’deki o çok kutsal ve bütün alemlere hidayet olan İbadet Evi’dir

şimdi muslümanlar bekke, mekke nin eski adıdır diyorlar,ancak ne eski bizans nede eski roma haritalarında mekke bekke diye geçmez, sanki bu bekke başka bir yermiş gibime geliyor, bakınız

ali imran 97-Orada apaçık ayetler (ve) İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev’i haccetmesi Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de inkar ederse, şüphesiz, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır.”

şimdi bu surede sözü edilen yer eğer kabe ise kabe 10 kişiden fazla almaz
o yüzden bekke diye 96. surede sözü edilen yer sanki bana üslümanların kudusdeki ilk kabesi gibi geliyor,çünkü kudus’deki mescidi aksa toplam
alanı 4100 m2, yani basit bir hesapla 4500-5000 kişi alır, ki bu buna
göre hacılar yanlış kutunun etrafında dönüyor bence. (3)

Ayrıca Kabe eldeki kanıtlara göre İbrahim peygamber tarafından yapılmamıştır,Yaklaşık MÖ. 800 lü yıllarda yapıldığı tahmin ediliyor. Kabe bu tarihten sonra paganlar tarafından “Al-ilah ın evi” olarak anılmaya başlanmıştır (A Guide to the contents of Quran Faruq Sherif, Reading, 1995, pgs. 21-22., Muslim).

aklima gelen bir soruyu sormadan gecemeyecegim..yasamin her kesitinde haremlik-selamlik uygulamasina sahit oluyoruz..dugunlerde, bayramlar,aile gezmelerinde, dini torenlerde, cenazelerde hatta siyasi toplantilarda..kadin ve erkegin uzak yasamasi islam gelenegi denilebilir..o zaman hac’ta tavaf ederken kadin ve erkek yanyana..tanimadiklari erkekle omuz omuza, soylemeye dilim varmiyor, sirt sirta…

o zaman aklima su hadis geliyor…

Peygamber’in arkadaşlarından Cabir şöyle anlatır: “Biz Mina’ya giderken zekerlerimizden meni damlıyordu” (kaynak: Buhari, Hac/81; Umre/6; Şirket/7; Muslim, hac/141; Hadis/1216; Neşe-I Menasik/77; Ibn-I Meca, menasik/77 Hadis/2980; Ahmet Ibn-I Hanbel, Müsned 3/317-366)

dusunun bir kez kisa kollu gomlekle namaz kilmayan sokaga cikmayan muslumanlar, kabede kadin erkek birlikte yari ciplak vaziyette (dikissiz iki parcali elbise) tavaf ediyorlar.

HACER ÜL ESVED

islamdaki putperest geleneğinin en açık örneğidir hacer-ul esved taşı, muhammed’in bu taşı öpmesinin dışında bir bir bilgi yoktur, muhammed’in kendi ağzından bu taş ile ilgili tek kelime geçmez islamda, bu taşın islamdaki yerini ilk muslumanlar dahi kavrayamamıştır.

hz ömer-“İyi biliyorum ki sen sadece bir taşsın, ne zarar verirsin, ne faydan olur. Eğer Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi vesselem seni öpmeseydi benim için hiçbir değerin olmazdı”

Hadis: “Hacer-ül Esved cennettendir. O kardan daha beyaz idi ve müşriklerin günahı onu kararttı.” Hanbel 1/307

Bu hadise göre Hacerül Esved denen taş müşriklerin günahı yüzünden Kabe putperestlerin elinde iken karardıysa, şimdi Kabe Müslümanların elinde olduğuna göre bu taşın beyazlaması gerekir.

Hadis: “Hacer-ül Esved Allah’ın yeryüzündeki sağ elidir. Onunla insanlardan dilediği ile tokalaşır.”Cami-üs Sağır 1/151

Halife Ömer: “Seni rasullullahın öptüğünü görmeseydim asla öpmezdim” dediği bilinmektedir. Hacerül Esvedin ne zaman, nereden ve nasıl geldiği bilinmemekte sadece rivayetler ileri sürülmektedir. Ama bu rivayetler hakkında İslamcılar arasında mutabakat yoktur.

hacıların hacer ul esvet’e el sürmeleri, öpmeleri, medet ummaları, selamlamaları, hatta hac görevinin bir parçası olması putperestlik değilmidir, semavi bir dinde bir taş neden bu kadar değerli.

bu taşın mutlaka bir hikayesi vardı islamdan önce, mutlaka inanları vardı bu taşın. belkide bu yüzden muhammet bu taşa kabe de yer verdi, bu taşın inanlarını kazanmak için, kendi tarafına çekmek için. bu taşın bir göktaşı olduğu çok açık, ilkel insanları hayal edin, günün birinde gökten
bir alev topu düşüyor yakınlarına, insandaki güce tapma dürtüsü harekete geçiyor ve bu taş onlar
için kutsal hale geliyor. belkide karmati ler bu taş yüzünden savaş çıkardı, ve belkide bu yüzden bu taşa yirmiiki yıl kadar el koydular.

bu gün bile hiçbir islam bilginin bu taş hakkında tam bir bilgiye sahip değil, bu taşın kabe’nin köşesine neden iliştirildiği hakkında hiçkimsenin en ufak bir dayanağı yok. iddalar, yalandan masaldan ibaret, bir çok islam bilgini bu taşın cennetten gelme olduğunu idda ederken, bir çoğuda ibrahimin kabe yi inşa ederken iskele niyetine bu taşı ayağının altına koyduğu için kutsal olduğunu idda ediyorlar.

semavi bir din iddasındaki bir dinin, bu kadar sembollere takılıp kalması, onları kutsal sayması değer vermesi, ötesi tapması düşündürücü, buda gösteriyorki islam inanlarıda diğer dinlerdeki gibi eski dini geleneklerinden vazgeçememiş, yeni inanış biçimlerine adapte edip inanmaya devam etmişlerdir.(3)

Arkeolojik araştırmalara göre, Kabe, Ay Tanrısı olan Allah’a tapınmak için yapılmıştır.Lat (Kabe) güneş tanrısıdır ve ay tanrısı Allah ile evlenir.Lat putu güneş için yapılmış bir bereket tarıçasıdır,El Lat Allahın dişili olarak doğurganlığı vardır ve üreme organı Hacerul Esved bu doğurganlığı simgeler.

Hacar ül esved başında tapınan bir müslüman…tapınağın formuna dikkat edin..

ŞEYTAN TAŞLAMA

 

diğer iki dinde şeytan ruhani ve tek dir, oysa islamda üç şeytan vardır ve
üçününde mezarı vardır, islamdaki üç şeytan dan ikisi büyük put allat’ ın
kızları, tanrıça uzza ve menat’ dır, diğer küçük şeytan hubel dir.
muhammet önceleri uzza ve menat’a secde ederken daha sonra vazgeçip
yalnızca allat’a secde etmiş ve tapmıştır, uzza ve menat’ı şeytan ilan edip
şuanki şeytan taşlama yerindeki heykellerini yerle bir edip oldukları yere
gömüp kazık benzeri bir taş dikdirmiştir üzerlerine.

Res’mde şeytan taşlama ayini..Müslümanların şeytan diye nereye taş attıklarına formuna dikkat edin..Taşladıklarıda bir taş.. daha sonra taşlari yerli yerine oturtacağız..

muhammete göre menat ve uzza tanrıça değil, kureyş halkını ve tanrı allat’ı kandırmış birer şeytandılar,hatta bir ara kendisini bile kandırmaya çalışmalarını şu ayette yer verir.

isra 73 Onlar neredeyse, sana vahyettiğimizden başkasını Bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi; o zaman seni dost edineceklerdi.

ve onları parçalamak için şu ayeti uydurur

isra76.Neredeyse seni (bu) yerden (yurdundan) çıkarmak için tedirgin edeceklerdi; bu durumda kendileri de senden sonra az bir süreden başka kalamazlar.

ancak muhammete göre uzza ve menat hiç rahat durmayacaklardı,artık
onlar allat ve muhametin düşmanları idi. muhammet yandaşlarını kendi
taraflarına çekmek için kadın kılığına gireceklerdi. muhammet mekkeli
kadınlara şeytanlardan korunmak için örtünmelerini şu ayet ile emretti

araf 27 Ey Adem Oğulları! şeytan ana ve babanızı, avret yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini soyarak nasıl cennetden çıkardıysa, sakın size de bir fitne (tuzak) kurmasın. Çünkü o da, kabilesinden olanlar da sizi, sizin kendilerini görmeyeceğiniz yerlerden muhakkak görürler. Biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları yaptık”

muhammet yandaşları mekke de saçı yada topuğu, yada biraz daha fazla avret yeri görünen kadınları, içine şeytan girmiş diye şuanki şeytan taşlama yerlerine getirip, uzza ve menat’ın kazık biçimindeki mezar taşlarına bağlayıp taşlamaya başladılar, onlara göre ölenler, ruhlarını
şeytan terketmeyenler, sağ kalanlar ise azda olsa allat için imanlı oldukları için şeytan onları terketmişti. bu uzza ve menatın mezarlarında kadın taşlama yani recm, yada bir başka adıyla şeytan çıkarma yakın bir tarihe kadar devam etmiş, daha sonra yerini sembolik taşlamaya bırakmıştır. ancak bununla birlikte gelişen islamdaki recm olayı halen devam etmektedir. (3)

SABİİ’LİK

semavi (göksel) dinlerde ki benzer ibadetlerin esin kaynagi sabii’lik mi ve sabii’ler kimler?

sabiilik en eski dinlerden biri olarak bilinir…sabiiligin ibadetleri museviliğe, hıristiyanliğa ve islama nasil geçmistir, nedir bu ibadetler.. sabii’lik deyince hinduzm, diğer adıyla brahmanizmi unutmamak gerekir. kendilerini ezeli ve ebedi din veya baki din diye adlandırırlar.

Ibn Hazm ise, “El Fasl” adlı eserinde Sabii’leri şöyle anlatıyor: “Yedi yıldıza ve 12 burca saygı göstermek gerektiğini söylerler ve bunların suretlerini (resimlerini, heykellerini) tapınaklarında bulundururlar.. Ramazan ayında da oruç tutarlar. Namazlarında, Kabe’ye, El Beyt’ül Haram’a dönerler. Mekke’ye ve Kabe’ye saygı gösterirler.”

turan dursun formlarında bu konuda sevgili pante  muhammedin islam öncesi inanci icin bakalım neler söylemiş…

Muhammed, başlangıçta annesi, babası, dedeleri, amcaları ve diğer tüm yakınları gibi putperestti.
Hatta babasının asıl adının ‘Abdullat’ yani ‘Lat’ın kulu’ olduğu, İslamcıların bunu ‘Abdullah’ olarak değiştirdiği rivayet edilir. Kabe’nin ve putların bakım-temizliği görevi dedesi Abdülmuttalip’in elindeydi. Kabe görevlerini elinde tutmak bir iktidar mücadelesi gibiydi ve büyük çekişmeler sonucunda elde edilebiliyordu. Bu görevin hem kutsal bir yanı hem de kazanç yanı vardı.Muhammed de putlar için epey emek harcamış, ter dökmüştür.

teolojik çalışmalarına çok değer verdiğim Pante’nin duşünceleri  turan dursun’un gorüşleri ile örtuşüyor..

 

Edip Yüksel, Hz.Muhammed’in 40 yaşına kadar Kureyş Aşireti gibi Sabii olduğunu, İslam’ın ibadet şeklini Sabiilikten aldığını ifade etmektedir.

Turan Dursun ve İlhan Arsel, belgelerle sabii dininden olan ibadetlerin; namaz, oruç, ezan, abdest, bayram, boy abdesti ve kurban kesmenin, Sümer kaynaklı olan Sabii dininden  alınma olduğu anlatılmaktadır.

 

Kuranda sabii’lik ile ilgili  3 ayet geçiyor

2:62 – Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabiîler, bunlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette Rabbleri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir.

5:69 – Muhakkak ki inananlar, yahudiler, sabiiler ve hıristiyanlardan kim Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve güzel amel işlerse, onlar için bir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.

22:17 – Şüphesiz o iman edenler, yahudi olanlar, sabiîler (yıldıza tapanlar), hıristiyanlar, ateşe tapanlar ve (Allah’a) eş koşanlar (yok mu?) Allah, kıyamet günü bunların arasını şüphesiz ayıracaktır. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla görüp bilendir.

kimdir SABİİ’ler..kuranda hıristiyan ve musevilerin isimleri onlarca kez geçerken sabii’ler,  neden üc ayetle geçistirilmistir.

islam alimleri  kendi aralarinda karar verememişler. onlara gore sabii’lik;

* yildizlara,aya,gunese tapanlar

* meleklere tapanlar

* nuh peygamberin dinin olanlar

* yahudilerle hristiyanlarin arasinda kalan bir dine inanalar

* hristiyanlarla zerdustler arasinda kalan bir dine inananlar

* bir dinden digerine gecenler

* bir kesim, yahudiler

* bir kesim, hristiyanlar

* dinsizler

okuduklarımızdan edindiğimiz bilgiler sabii’ligin güneşe, aya ve yıldızlara tapan bir din olduğunu ortaya koyuyor, kurandaki ay yıldız ve güneşin çok işlenmesi, namazin güneşin hareketine göre ayarlanması,ay hareketine göre orucun 29 veya 30 gun tutulmasi bunun bir göstergesidir.

Hint dini brahmanizmde  ise oruç 40 gündür..

muhammede sabii denilmesinin bir anlami yildizlara tapmasi, sonra bundan dönmesi olabilir..

kuranin vahiy olmadigi, insan agzindan ciktigi belli degilmi…kuran muhammedin sozleri…ve muhammedin aya, gunese, yildizlara, geceye, gunduze yeminleri eski kutsallarina olan aliskanliklari..

kuranda kamer (ay) ve sems (gunes) sureleri var..yuzun uzerinde gunes, ay, yildiz ayetleri var..

yukardaki ayetlerde gordugumuz yeminleri ve kuranda gunesin hareketlerin kaynaklanan (gunes,ay,yildiz,aksam, gece,gunduz,tanyeri,) olaylari kurana sokmasi..

bunlar yetmiyormus gibi birde sabii’lik ve yildiz tapinmalarinda olan ibadetleri islama sokmasi muhammedin bir gunes kultu inaniri oldugu dusuncesini doguruyor.

NAMAZIN KÖKENİ,

From Hindi नमस्कार / Urdu نمسکار namaskār < Sanskrit नमस्कार namaskāra, from namas: “to bow”, “obeisance” and kāra: “action”.

Interjection: namaskar

respectful greetings

Noun Singular, namaskar….Plural, namaskars

namaskar (plural namaskars)

(Indian) The use of the greeting in which you put your hands together and then bow slightly.

etomolijide namaz kelimesinin  hintlerin edebi dili olan sanskrit’çeden geldiğini görmekteyiz.…

Sanskritçe Surya ‘güneş’ Namaskara ise selamlama  demektir.

Surya Namaskara güneşle selamlama anlamına gelmektedir. Surya Namaskara bedende akan güneş enerjisinin canlandırma tekniğidir. Güneş ruhi bilinç simgesidir.surya namaskar bugun hala hintlilerin güneş tapımı.

Hrıstiyanlık ve musevilikte namaz olmadıgına göre bu rituel hindulardan islama gecmiştir…

http://video.google.com/videoplay?docid=198968031165287678

bu linkte surya namaskar (güneş tapımı) görülebilir.

http://www.youtube.com/watch?v=rxBIPlYRojw

http://www.youtube.com/watch?v=wipq7vp-2Jg&feature=related

Bu son linkte hacer ül esved benzeri bir taşi müslümanlar gibi öptüklerini göreceksiniz.

Diğer linklerde  hintlilerin güneş tapımını, rüku ve secdeyi izleyebilirsiniz.

Araplar İslamiyet öncesi dönemde Kabe’deki 360 tane put arasından en yükseği, en güçlüsü olarak ay tanrısını görüyor ve buna Al-ilah  diyor, ellerini iki yana açarak ona dua ediyorlardı. İngilteredeki British Museumun Babil Bölümü B kısmında bulunan aşağıdaki heykeller arap paganlarının bu inancını gösteren önemli bulgulardandır:

Arapçada “ilah” olan tanrı kelimesi İslamiyetle beraber “Allah” a dönüştürüldü.(Southern Arabia, Carleton S. Coon, Washington, D.C. Smithsonian, 1944, p.399) Ay tanrısı Al-ilah erkek kabul ediliyordu ve dişi güneş tanrıçası ile evliydi. Üç kızı vardı. Bunların adları Al-lat, Al-Uzzat ve Al-Menat idi:

Aşağıda ki resim British Museum’dan. İslam öncesi arap inanışlarını çok güzel özetliyor. Solda Allahın kızları Lat, Uzza ve Menat, sağdaki erkek figürü ise Allahı simgeliyor.

Al-ilah disi gunes tanricasi ile evliydi. kizlari al-lat, al-uzzat, al-menat

Muhammed, şeytan ayetleri diye bilinen olayda önce bu Lat, Uzza, Menat adlı tanrıçaları gaf yaparak övmüş, “gördünüz mü lat’ı, uzza’yı, menat’ı; işte bunlar yüce turnalardır, şefaatleri de elbette ki umulur.” şeklindeki ayeti kurana koymustur.
“şeytan ayetleri” diye ünlenen sözlerin önce kuran’a ayet olarak sokulduğu, bu sözlerde “lat, uzza, menat” adlı tanrıçalar övüldüğü için putataparların, peygamber ve inanırlarıyla birlikte secde ettikleri olayı çeşitli kaynaklarda yer alır.ancak daha sonra pişman olmuş ve o sözleri kendisine şeytanın söylettiğini öne sürmüştü.

isra suresi 73. ve 75. ayetleri:
“ey muhammed! seni, sana vahyettiğimizden uzaklaştırıp daha başkasını ileri sürerek bize iftira etmeye sürüklüyorlardı nerdeyse. o zaman seni dost bulacaklardı. eğer seni pekiştirmiş olmasaydık, andolsun ki, onlara eğilim gösteriyordun, az kalsın. o zaman sana, yaşamı da , ölümü de kat kat azab biçiminde tattırırdık. sonra da bize karşı bir yardımcı bulamazdın.”

Çeşitli Arap kabileleri aslında bu ay tanrısına değişik adlar veriyordu bunlardan bazıları Sin, Hubal ve Kureyşte Al-ilah. Dilbilimciler “Allah” kelimesinin “Al-ilah” tan türediğini söylerler.(İslam Muhammed and His Religion, Arthur Jeffery, 1958, p 85, Muhammad at Mecca, W. Montgomery Watt, 1953, p 23-29)

Muhammedin babasının adı Abdullah, arapçada “Allahın kulu” anlamına geliyordu ( abd= kul, ullah=allah)

İslamiyet öncesi arap paganlarının (müşriklerin) ilginç gelenekleri vardı. günde dört veya beş vakit namaz (salat) kılarlar, şeytan taşlarlardı. ( Is Allah the Same God as The God of Bible?, M. J. Afshari, p 6, 8-9, İslam, Beliefs And Observances, Caesar E. Farah)

Arap müşriklerinin namazdan önce bugünkü İslamiyet dünyasında olduğu gibi abdest alma gelenekleri de vardı..Burunlarına su çekerlerdi, ellerini dirseklerine kadar yıkardı bunlar eski pagan Arapların abdest alma şekliydi. Bu gelenekler yahudi ya da hristiyan kültürlerinde yoktur

Bunları izleyen müslüman arkadaşlar bu tapınmaların islamdan alındığını söylemesinler..islam dini onların yanında dünki çocuk..

İslam inancında cennete gitmenin lokamatif ibadeti olarak namaz tapınması olarak gösterilmis. Namazı cennetin anahtarı olarak görülmüşür.

Buna ragmen namaz vakitleri  1400 yıldır tartışılıyor..6236 ayet var, namazı net olarak anlatanı yok.aynı allaha, aynı kitaba, aynı peygambere inanıyorlar,farklı farklı namaz kılıyorlar. Sunniler 5 vakit, şii’ler 3 vakit, aleviler hiç kılmıyor.Cuma namazı kuranda yok, neden kıldığını bilmiyor..tek tehber kuran diyor, bütün ibadetlerini hadislere göre yapıyor.yeni trend ise işine gelmeyen hadise sahih değil demek. mükemmel oldğunu söylenen kuran namaz en önemli ibadet sayılan namazın rekatlarını bile net bir şekilde ortaya koyamamış. yeteri kadar açık olmamış ki müslümanlar anlamıyorlar. allahta kuranda bas bas yemin ediyor andolsun apaçık kitaba diye.

bu yüzden birbirlerini kan gölünde boğuyorlar,kanlı elleri ile müslümanlar kardeştir sazını çalıyorlar.

Oysa vatan borcu olan askerliği yapmanın mükafatı yoktur.

Onurlu, ahlaklı, erdemli olanada mükafat verimez..hatta kaybedenler hep onlar olurlar..

Ben birine yardım edince hiç bir mükafat beklentim yoktur…müslümanlar ise yaptıklarının karşılığını beklerler. Yardımları onlara cennet ve huri olarak dönecektir.yapılan her iyilik allahın rızasını kazanmaktır.iyilik ancak müslümana yapılır.insanlık adına yapılan bir eylem değil.

İslam dini tapın bana cennette yerin hazır diyen al gülüm ver gülüm bir dindir.

İslam özgün bir din değildir..kendinden önce gelen diger dinler, mitolojik ve pagan dinlerinden devşirmedir.

muslumanlikta; namaz abdestiyle, boy abdestiyle taharet var.sabiiliktede var

muslumanlikta vakit namazlari var 5 vakit

sabii’likte de vakit namazlari var ucu farz 6 vakit

muslumanlikta ve sabiilikte cenaze namazlari ayni

her ikisindede vakit namazlari benzer,

her ikisindede oruc vardir

her ikisindede nafile orucu vardir.

her iki dindede ramazan bayrami var.

kurban her ikisindede var

her ikisininde ibadethaneleri var,

ve ikisindede hac vardir..

kisacasi her iki dindede ibadetler gunesin hareketlerine gore duzenlenir..

Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar namazı kıl, fecir vakti (namazda okunan) Kur’an’ı, işte o, şahid olunandır. (İSRA SURESİ / 78)

Güneşe ve onun parıltısına andolsun, (ŞEMS SURESİ / 1 )

ORUÇ

 

Turan dursun din bu 2 adli eserinde bakalim ne diyor..

orucun kökeni: güneşe tapma
“..ibrahim peygamber, yıldızı görür, yıldıza , “tanrım” der; ay’ı görür, ay’a “tanrım” der. güneş’i görür, güneş’e “tanrım” der. bu gökcisimlerinden güneş’i daha büyük ve daha parlak görünce, “işte tanrım budur, bu daha büyüktür” diye konuşur. ne var ki, “tanrı” dedikleri batınca, onlara “tanrı” demekten vazgeçer. ibrahim peygamber önce yıldızdan, sonra ay’dan en sonunda da güneş’ten vazgeçer. kur’an’ın en’am suresi’nin 76, 77 ve 78. ayetleri böyle anlatır, ibrahim peygamber’in “asıl tanrı”ya dönüşünü. (turan dursun, bkz din bu2)

 

Süryanilerde Ninova orucu:M.Ö. 862 yılında Ninova halkının, Tiğlatpalassar döneminde, Ninova’da gerçekleştirdiği gerçek tövbeyi örnek alarak, kilise bu orucu tutmaktadır. Kilisede oldukça eskidir, hatta Mor Efem de (373) ondan bahsetmektedir. İlk dönemlerde 6 gün tutulurdu.

Oruç bilindiği gibi hristiyanlıkta da vardır fakat “belli bir ayda oruç tutma” geleneği Arap paganlarının eski bir geleneğiydi.

İncil de Hz. Isa ilk görevlendirildiginde 40 gün oruç tutuyor bu oruc sonrasi seytan onu denemek icin sunlari söylüyor.

mat/4/1 Bundan sonra İsa, İblis tarafından denenmek üzere Ruh aracılığıyla çöle götürüldü.

mat/4/2 İsa kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı.

mat/4/3 O zaman Ayartıcı yaklaşıp, “Tanrı’nın Oğlu’ysan, söyle şu taşlar ekmek olsun” dedi.

SÜNNET

Muhammedin yaptıklarını tekrarlamanın islamdaki adı Sünnet’tir.Penisin ucundaki kabuğu kesip atmanın adı da sünnet…Oysa muhammed’in sünnet olduğuna dair hiç bir kanıt yoktur islam kaynaklarında.Böyle bir kanıt olmayınca  muhammedin doğustan sünnetli olduğu öne sürülür..

Allah insanı mükemmel yarattıysa penisin ucundaki fazlalık neyin nesidir diye sorma gereği duyuyorum.

 

İslam öncesi putperest araplara çeşitli tanrılara tapmaktaydılar.Bunlardan biride  ay tanrısının eşi, güneş tanrıçasıdır.insan korkak bir canlıdır. Korkularını adak ve kurban adayarak en aza indirmeye çalışmıştır.

(yazı tam olarak bitmiş değildir..ilavelerim olacaktır)

KAYNAK:

(1) Hazırlayan Gene D. Matlock, B.A., M.A.

Türkçe’ye Tercüme Eden: Kemal Menemencioğlu ve http://www.hermetics.org sitesine çalışmalarından dolayı teşekkür ederim..

(2) http://islamiyetgercekleri.wordpress.com/islamiyet-ve-gunese-tapim

(3) www.turandursun.com sitesi forumlarından alıntı


TURKCE KONUSAN PEYGAMBER KIMDIR?

22/07/2009

Islam kaynaklarina gore, 124.000 ile 240.000 arasi peygamber gondermis Yuce Allah!

“Peygamber”, Farsça “Peyam” ve “Ber” kelimelerinden oluşan bileşik bir kelimedir. Peyam (haber, bilgi), Ber (haber veren, bilgi getiren) demektir.tanri ile insanlar arasinda aracilik etmektir.

“Biz her peygamberi, kendi toplumunun diliyle gönderdik. İlle de böyle yaptık ki, o toplumdan olanlara anlatabilsin.” (İbrahim suresi, ayet: 4.)

Ayetten cikan sonuc yuzlerce dil konusan peygamber oldugudur..

Almanca, Ingilizce, Fransizca, Urduca,Tanzanyaca,Ugandaca konusan peygamberlerin olmasi da muhtemeldir..Dunyada 6000 civarinda dil oldugu biliniyor.

Boru degil, 3 bin yillik tarihimiz var..Islam yari yasimizda..Kavim de degil, milletiz ustelik..Benim ilgimi ceken, eger bizde bir kavimsek, bize de kendi dilimizde bir peygamber gonderilmis oldugu iddiasi..

Turkce konusan bir peygamber gelmis olmali ki Turk dunyasina anladigi dilden Kuran anlatip kabul ettirmis olsun..
Hayir gelmediyse, Azerilerin soyledigi gibi “biz kilic muslumaniyiz” tezi dogru olmali.Turkce konusan peygamber yoksa, Arapca bilmeyen biz Turklerin Kurani anlamadan, kilic zoru ile kabul ettigi gercegi ortaya cikacaktir.

Her kavime kendi dilleri ile gelen peygamberlerin konustuklari diller nelerdir?Boyle bir bilgi var midir?
Kuran eksiksiz, her sorunun cevabinin oldugu bir kitapsa, bu bilgi kuranda neden yok?Var da kalp gozlerimiz muhurlu oldugu icin biz mi goremiyoruz?

Ayetten Turkce konusan bir peygamber oldugu sonucunu cikariyorum..

Sorum cok basit ve net…
Kimdir Turkce konusan peygamber?


BIR DİN İSTATİSTİĞİ

22/07/2009

Dinler aileden bir mirastir..En zahmetsiz kabul edilen seylerin basinda din gelir..Bir takim elbise alirken bile saatlerce, hatta gunlerce dukkan dukkan gezeriz, giyeriz, kisacasi zaman ve emek harcariz.
Din secerken ayni duyarliligi gosteriyor muyuz?Ornegin Semavi dinlerin kitaplarini alip bana hangisi uyuyor diyebiliyor muyuz?
Aramizda Tevrat`i, Incil`i okuduktan sonra Islam`i secen bir musluman var midir?

Hatta kendi kitabini, kendi dilinden okuyup anlayarak secen kac kisi var?
1400 yil kendi kitabinin ayetlerini bile saymamis muslumanlar..6666 ayet var oldugu bilinirdi gunumuze kadar..Oysa kuranda 6236 ayet vardir..Bu bile muslumanlar arasinda tartisma konusudur.

Bir islamci siteden alinti:

Kıraat imamlarından Nafi 6217, Şeybe 6214, Mısırlı bilginler 6226, İbn-i Abbas 6616 olduğunu söylemiştir. Kufelilerin görüşü doğrultusunda bugün yeryüzünde bulunan tüm mushaflarda ayet sayısı 6236 olarak kabul görmüş ve numaralandırılmıştır. Bu ihtilaflar ayetlerin numaralandırılmasıyla ilgili olup, Kur’an’ın tümü üzerinde ihtilaf yoktur.

Kuran ayetleri sayisi konusunda bile anlasamayan Islam cograsyasinin, Kuran`in icerigi konusunda anlasmasini beklemek saflik olur..Sunniler ve Siiler birbirlerini kan golunde bogmaktadirlar.Allah`in “apacik kitaba and olsun” dedigi kitabi kendi dillerinde okuyup anlayamamislardir..Kendi dilinde olmayan kitabi okuyan yurdum insani da “Islamiyetin en iyi yasandigi ulkenin Turkiye oldugunu iddia ediyor olmasida gulunctur.Bunun icin islam paramparcadir ve birbirlerini hak veya batil olarak adlandiran mezhepler, tarikatler, dergahlar, imamlar turemistir.

Kendinize bir anket yapin lutfen..Kuran 6236 ayet..Binde biri 6 ayet..Aranizda kac kisi kurandan 6 ayet sayabiliyor..Binde birini bilmediginiz kitaba iman etmeniz dinin aileden gelen bir miras oldugunu dogruluyor…

1-Christianity: 2.1 billion
2-Islam: 1.5 billion
3-Secular/Nonreligious/Agnostic/Atheist: 1.1 billion
4-Hinduism: 900 million
5-Chinese traditional religion: 394 million
6-Buddhism: 376 million
7-primal-indigenous: 300 million
8-African Traditional & Diasporic: 100 million
9-Sikhism: 23 million
10-Juche: 19 million
11-Spiritism: 15 million
12-Judaism: 14 million
13-Baha’i: 7 million
14-Jainism: 4.2 million
15-Shinto: 4 million
16-Cao Dai: 4 million
17-Zoroastrianism: 2.6 million
18-Tenrikyo: 2 million
19-Neo-Paganism: 1 million
20-Unitarian-Universalism: 800 thousand
21-Rastafarianism: 600 thousand
22-Scientology: 500 thousand

dunya nufusuna gore % olarak…

hristiyan % 33
islam % 21
inancsizlar % 15
hinduzm % 14

ve liste kucuk dinler olarak devam ediyor…

Goruldugu gibi dunyadaki insanlarin sadece % 21’i Musluman…Bu da tercih ile olusmus bir rakam degil..Dogustan kazanilmis din inanci..

Dikkatinizi cekiyorum..Dunyada dinsiz dogmus insan yok..Din disi kalmak bir tercih, ozgur bir irade neticesi olusur..Dinlere inanmayanlarin orani %15 ile neredeyse Muslumanlara yaklasiyor..
Bu rakamlar dunya genelinde..Avrupa istatistigi ise cok daha carpici..Tanri inanci olmayan ve dinlere inanmayan insan sayisi inanlardan cok daha fazla.

Istatistikler sunu soyluyor..bu dunyanin % 79’u islama inanmiyor..

Simdi de Avrupa istatistiklerine bakalim…
Inanan insanlarin ne kadar azinlikta kaldigini goreceksiniz.


COUNTRY

Atheist

Pseudo
Atheist

Agnostic

Deism,
Chr. Dm.

New
Age

Neodouk.
or heterodox

Catholic

Protestant

Orthodox

IRELAND

4

2

8

15

4

18-32

33-47

2

PORTUGAL

4

1

5

21

29

39

GREECE

2

4

30

20

44

CYPRUS

5

1

4

15

25-30

45-50

ITALY

7

2

10

19

23

39

POLAND

4

1

7

26

28

33

SLOVAKIA

16

3

12

13

5

25-30

17-22

3

SWITZER.

1

5

20

17

5

32

9

7

AUSTRIA

10

2

12

27

33-37

11-15

2

CROATIA

19

28

20-30

23-33

LITHUANIA

12

15

20

1

26

26



COUNTRY

Atheist

Pseudo
Atheist

Agnostic

Deism,
Chr. Dm.

New
Age

Neodouk.
or
heterodox

Catholic

Protestant

Orthodox

SPAIN

3

3

18

32

21

24

ROMANIA

2

2

49

20

2

2

24

NEDERLN.

17

5

16

15

26-30

6-8

6-8

GEORGIA

7

3

42

25

22

FINLAND

14

4

9

27

30

17

U.K.

18

5

17

19

22

4

12

BOSNIA

14

7

33

25

4

6

LATVIA

11

3

15

24

42

BELGIUM

10

20

25

12

19

11

CZECH R.

25

5

15

12

6

18-30

1-12

NORWAY

13

4

16

27

26

15

HUNGARY

20

4

16

26

20-29

5-14

MOLDOVA

9

5

49

25

12

BELARUS

16

4

12

32

20-35

1-5

1-12

FRANCE

19

6

25

15

5

17

12

GERMANY

23

5

16

21

18

8

6

— WEST G.

12

5

18

22

21

10

9

— EAST G.

55

4

14

18

9

SLOVENIA

16

3

11

37

16

15

DENMARK

17

6

19

19

6

11-19

7-15

MACEDON.

14

11

43

25

4

UKRAINE

20

15

35

1

25

1

4

ARMENIA

13

8

49

25

5

SWEDEN

12

6-12

18

27

11-17

11

9

BULGARIA

24

2

11

33

3

20-25

1-5

RUSSIA

25

3

17

27

28

1

YUGOSLV.

25

2

12

41

1

14

5

ESTONIA

38

5

9

28

5

13


MUHAMMED NE KADAR BASARILI VEYA NE KADAR BASARISIZ OLMUSTUR.

22/07/2009

Basari icin kriterlerimiz nelerdir ona bakmaliyiz…

Idealist bir devlet adami ve lider olmaksa toplumsal anlamda basarisiz,

***Koleligi kaldirmamis,kole edinmis, kotu ornek olmus.
***Cariyeligi kaldirmamis, cariye sahibi olmus, hatta tesvik etmis.
***Kadina toplumda hak ettigi degeri vermemis, mirasta ve sahitlikte esit gormemis.
***Ganimeti, talani Allah kelami olarak gostermis, kendide talanin icinde bulunmus, islami yaymak adi altinda talana katilmis. ganimetler allahin ve peygamberin diyerek ganimet duskunu oldugunu gostermis.
***Insalarina din adina savasi  emretmis.
***Hayvanlara deger vermemis, Kuran da insanlari hayvan lakaplari ile asagilamis
***Cevre, doga, hayvan ve insan sevgisi gelistirmemis.
***Sayisiz kadinla evlenerek tek esliligi yok etmis, cok esliligi tesvik etmis.
***9 yasindaki Ayse ile evlenerek, insanlarin cocuklari yasindaki kizlara cinsel obje   olarak bakmalarina neden olmus.
***Yine akraba evlilikleri ile akraba iliskilerini zedelemis, sakat yavrularin dogmasina sebep olacak evliliklerin onunu acmis,
***Cehennem ayetleri ile insanlar uzerine korku salmis, cennet ayetleri ile rusvet mantigini ortaya cikarmis.
***Kufur eden, onune gelene yemin eden, binlerce yil yasayan peygamber masallari ile 240.000 tane peygamber gonderen bir tanri yaratarak tanrilik muessesesini zedelemis.
***Takiyye ayetleri ile yalani mesrulastirmis.
***Hulle ayeti ile insanlarin ahlak sinirlarini zorlamis.
***Din icin olmek ve oldurmeyi Kurana sokarak bugun din adina akan kandan sorumludur.
***Aclik ve yoksulluk icinde yasayan Muslumanlarin bu durumda olmalarinda rolu buyuktur..

Istedigini elde eden hirsli bir kisilik ise olarak, cok basarili…

***25 yasina kadar esamesi okunmuyorken, bolgenin en guclu kadinlarindan ve tuccarlarindan biri olan 40 yasindaki hatice ile evlenerek ekonomik olarak guc elde etmis..
***30 erkege esit gucunu sayisiz es ve cariye alarak tatmin etmis.
***Kervanlar yagmalayarak talanlarla yasamis.
***9 yasindan 65 yasina kadar olan her katagorideki kadin ile zevklerini tatmin etmis, yetmemis, hala kizi, dayi kizi, amca kizi, kimi bulursa goturmus.
***Acliktan karnina tas baglayip uyurdu masali ile milyarlari uyutmus..

Saysak yuzlercesini buluruz…

Muhammed bu anlamda kendisinin bile tahmin edemeyecegi kadar basarilidir…


BIR ANKET..MUSLUMANLAR NEDEN GUCSUZ VE DAGINIKTIR

22/07/2009

Helal gida uzerinden rant temin etmeye calisan  Islamci bir sitede anket duzenlenmis..

http://www.gidaraporu.com/modules.ph…&order=&thold=
2 milyara yakın nüfusa sahip İslam aleminin şu an içinde bulunduğu bu mecalsiz, darmadağan halinin oluşmasında, müslümanlar tarafından haram helal demeden yenilen, içilen gıdalar önemli bir etkenmidir?

En önemli etkenlerden biri olarak görüyorum % 66.81 (9166 kisi)
Etken olabilir ama diğer nedenler daha baskın % 22.86 (3136 kisi)
Etken olduğunu düşünmüyorum % 7.7 (1057 kisi)
Fikrim yok % 2.62 (360 kisi)
Toplam Oy: 13719 (kisi)

Buradan cikan sonuc su..
Gelismis batili ulkeler helal et yemiyor..Ustelik Kuran`da lanetlenmis, Muslumanlarca pis ve haram oldugu kabul edilen domuzu yiyorlar..gucsuzde degiller, daginik da…

Ciliz ve mecalsiz kalmamak, birlik ve beraberlik icin domuzun daha saglikli oldugunu mu soylemek istiyor bu islamci site?

Helal gida tuketen Musluman toplumlarin durumu ortada iken, bu anket kendi soylemlerini curutmuyor mu? Toplumlarin ileri veya geri oluslari gidalara endeksliyse, demek ki helal gida zararli…Haram olan domuzu yiyen batili toplumlar gelistigine ve zenginlestigine gore Musluman toplumlara domuz tuketilmesi onerilir..

Din afyon falan degil,adeta eroin, bagisiklik sistemi gelistirmis arkadaslarda..Propaganda yaparken bindikleri dali kesiyorlar, farkinda bile degiller..Uyusmuslar..


ALLAH KULLARI ARASINDA AYRIM YAPAR MI?

22/07/2009

Kuran`a göre Allah insan ayrımı yapar mı yapmaz mı ??

Bu soruyu Islam`ı sevimli göstermek isteyenler her zaman, “Olmaz öyle sey, allah ayrım yapmaz.Islam insan haklarına ve kadın haklarına önem verir.” derler ..

Kuran`a bir bakalim;

Bakara 2:228…….Erkeklerin kadınlar üzerinde(ki hakları), bir derece daha fazladır.

Bakara 2:282…….Eğer iki erkek yoksa…şahitlerden bir erkek, iki kadın (sahitlik etsin).

Nisa 4:11……….Allah…erkeğe kadının payının iki mislini tavsiye eder.

Nisa 4:34……….Erkekler kadınlar üzerinde yöneticidirler.Çünkü Allah, kimini kiminden üstün kılmıştır.

En’am 6:165*…….sizi denemek için, kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O’dur.

Yusuf 12:76……..(Biz) dilediğimizi derecelerle yükseltiriz.

Nahl 16:71 & 75….Allah, rızıkta kiminizi kiminizden üstün kıldı.

Ahzab 33:30-33&53..Ey peygamber kadınları, siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz.

Ahzab 33:50-51*….Ey peygamber…seninle beraber göç eden kızlarını sana helal kıldık…diğer mü’minlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helal kıldık).

peki Allah bazı günahkârlardan nefret edip onların cehenneme gitmesini ister mi? bunun cevabını merak edenler için ;

Nısa 4:107………Allah…günah işleyen insanı sevmez!

Maide 5:41*……..Allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir.

Maide 5:49………Allah, bazı günahları yüzünden onları felakete uğratmak istiyordur.

Tevbe 9:55*……..Allah…onlara…kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor.

İsra 17:45-46……Kalblerine -onu anlamalarına engel olacak- kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyarız.

Rum 30:45……….Allah kâfirleri sevmez.

Lokman 31:18…….Allah, kendini beğenip övünen kimseyi sevmez.

Şura 42:40………Kötülüğün cezası…kötülüktür. O zalimleri sevmez.

Hadid 57:23……..Çünkü Allah, kendini beğenip övünen kimseleri sevmez.

KURAN`IN TANRISI TUZAK KURAR MI ? Simdi elbette allah tuzak kurar mi diyenler olacaktir.. Müslüman arkadaşlarımızı okumaya davet ediyoruz:

Bakara 2:26……..(Allah) onunla birçoğunu saptırır…

Al-i İmrân 3:54….Allah, herkesten daha iyi tuzak kurar.

Nisa 4:78-79*……Onlara bir kötülük erişirse…De ki: “Hepsi Allah tarafındandır.”

Nisa 4:155………Allah o kalblerin üzerini mühürlemiştir.

Maide 5:14………“Biz Hıristiyansız.” diyenlerin…kıyamet gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık.

Maide 5:41………Allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir.

Maide 5:64………Yahudiler…Biz onların aralarına…düşmanlık ve kin atmışızdır.

Enfal 8:30………Allah tuzak kuranların en iyisidir.

Hud 11:119………ben, cehennemi hep cinlerden ve insanlardan dolduracağım!

Nahl 16:93………Allah…dilediğini saptırır, dilediğini…

Secde 32:13……..Mutlaka cehennemi cinlerden ve insanlardan…tamamen dolduracağım!

Ahzab 33:17*…….Size bir kötülük istese…sizi Allah’tan kim korur?

Zuhruf 43:36…….Kim Rahman’ın zikrini görmezlikten gelirse ona bir şeytanı sardırırız.

Evet, “Allah…Dilediğini saptırır, dilediğini *….”!!İşin özü bu arkadaşlar.Gerçi sevgili Turan Hoca`mız çok güzel ele almıştır ama ben bir daha değinmek istedim.

Dunyadaki siddet ve terorun sebebi kutsal denen kitaplarin tanrilaridir..Bunlarin en acimasizi da Kuran`in Allahi`dir..

Maide 14. “Biz Hristiyanlarız” diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilen

(verilen öğütlerin veya Kitap`ın) önemli bir bölümünü unuttular. Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah onlara yaptıklarını haber verecektir.

Goruldugu gibi allah kin ve dusmanlik salmis onlarin aralarina..

Gercekte, Museviler ve Hristiyanlar baris ve kardeslik icinde yasarken Muslumanlar birbirlerini kirip geciriyorlar..

Ayni ayette, yakında Allah onlara yaptıklarını haber verecektir. Uzerinden 1400 yil gecmistir..Allah bu konuda bir haber vermis midir?

Bizim gordugumuz “her sey allahtan” sa Muslumanlara kotuluk, Musevilere iyilik yapmistir..

Bu calisma http://www.turandursun.com sitesinden alinmistir..Bu bilgilere Kuran`in Turkce mealinden, internetten, Turan Dursun ve Ilhan Arsel kitaplarindan ulasabilirsiniz.

(Kuran`da benzer ayetlerden daha fazla oldugunda eminim, bilgi gonderecek arkadaslar olursa bu konuya ilave ederim.)


ISLAM BIR SUPER MARKET DINIDIR

22/07/2009


Kahire Universitesi`nin felsefe profesoru olan Hassan Hanafi, gecen yil yapilan fikir ozgurluguyle ilgili bir seminerde, Kuran`in celiskilerle dolu oldugunu belirterek, “Supermarket gibi, istediginizi alip, istediginizi birakabilirsiniz.” dedi.

Sorbonne Universitesi`nden doktora sahibi olanHassan Hanafi, gencliginde Musluman Kardesler`e yakindi,islamin yenilikci kanadindan olan Hassan Hanifi Halen, Kahire Üniversitesi’nde felsefe profesörlüğü ve üniversitenin Felsefe Bölüm Başkanlığı’nı yapıyor.

Biz Turkce konusanlar Islam`i anlamamakla itham ediliyoruz…Nedeni, Kuran dili Arapca`yi bilmememiz..
Iyi de, Hassan Hanafi de Arapcayi bilmez mi?
Kendi dilinden olan kitabi Turkiyeli Araplar kadar yorumlamaktan aciz midir?

Markette “senin dinin sana, benim dinim banadir” etiketli mal da vardir, “tek tek islam dini kalana kadar savasiniz” diye son kullanma tarihi olmayan “made in muhammed”  mallarda mevcuttur..

MARKETTEKI CELISKILI AYETLERDEN BAZILARI

http://www.ilhan-arsel.org/KurElestri/53.html  sitesinden alintidir


“Islâm’da zorlama yoktur” (K. Bakara 256) seklindeki hükümlere dayanarak “Islâm hosgörü dinidir” diye konusurken, diger yandan zorlamayi öngören ve hosgörü’yü kökünden yok eden hükümlere dayali olarak farkli din ve inançta olanlara karsi düsmanlik beslemekten geri kalmaz ve örnegin Kur’ân’daki “Islâm’dan gayri bir dine yönelenler sapiktir!” (K. Imrân 85; Tevbe 33, vs… ), ya da “Müsrikleri nerede görürseniz öldürün!” (K. Tevbe, 5 ya da “Islâm’a aykiri bir inanista ise analariniz, babalariniz, yakinlariniz için magfiret dilemeyin, onlarin namazini kilmayin vs…” (örnegin K. Tevbe 23, 84, 113; Ahzâb 60-61) seklindeki nice buyruklarlara uymayi dogal sayar.

Bu ayni kisi, bir yandan: “Kur’ân’in 14 asir önce ilân ettigi kadin haklari hâlâ ulasilamamis bir yüceliktedir” seklinde konusurken diger yandan, seriât’in kadini asagilatan hükümlerine sarilmakta sakinca bulmaz; bunlari rahatlikla savunabilir, ki bunlar arasinda:”Kadinlar aklen ve dînen dûn yaratilmislardir; Iki kadinin tanikligi bir erkegin tanikligina denktir; Cehennemin çogunlugu kadinlardandir; Sûtresiz olarak namaz kilanin önünden esek, köpek, kadin geçerse namaz bozulur vs …” seklinde insan sahsiyetinin haysiyetiyle bagdasmayan hükümler vardir. Birbiriyle çelisen ve çatisan bu iki düsünce tarzina saplanmislik ona ters gelmez. Daha dogrusu çelisme ve çatisma’nin varligindan muhtemelen habersizdir.

Yine bunun gibi, bir yandan Kur’ân’in: “Basiniza gelen her hangi bir musibet kendi ellerinizin yaptigi isler yüzündendir” (Sûra 30; Nisha 79 vs…); ya da:”Yaptiklarinizdan dolayi mutlaka sorguya çekileceksiniz” (al-Nahl 93) seklinde olan ve “irâde serbestisi”ne ve “kisi’nin sorumlulugu”na yer verir gibi görünen âyet’lerine sarilirak “Islâm akil dinidir, özgürlük dinidir” diye konusurken, diger yandan Kur’ân’in bu hükümleriyle çatisan, örnegin:”Süphesiz Allah diledigini saptirir, diledigini de dogru yola eristirir” (K. al-Nahl 36, 93: Fâtir 8; Müddessîr 31, 42, vs); ya da: “Tanri dilediginin gönlünü açar onu Müslüman yapar… dilediginin kalbini dar kilar (kâfir yapar)” (K. En’âm 125); ya da: “Allah isteseydi puta tapmazlardi…” (K. En’âm 107) seklinde olan hükümlerini benimseyerek, gerçeklere “irâde serbestisiyle”, yâni “akilci düsünce” yolu ile degil fakat gökten indigi söylenen Kur’ân hükümleriyle gidilebilecegini savunur. Bundan dolayidir ki Islâm dünyasinin “büyük bilgin ve düsünür” diye bildigi nice kisiler “Ben aklimi kullanmam, kullanmamakla iftihar ederim” diyebilecek kadar kendilerini vahy”lerin egemenligine terketmislerdir

Yine bunun gibi seriâtçi kisi, bir yandan :”Islâm esitlik dinidir; irk, renk, cins farki gözetmez; ne Arap, ne Acem, ne Türk vs… (gözetmeyip) insanligin güzel usaresinin bir belirisi(dir)” derken, diger yandan köleligin dogal oldugunu vurgulayan seriât hükümlerini (örnegin al-Nahl sûresi, âyet: 75) ya da siyah derili insanlarin tiksinti yaratici bir cild’e sahip olduklarina daîr hüküm’leri, ya da Arap’larin “Kavm-i necib” olarak diger müslümanlara üstünlügünü tanimlayan yönlerini benimseyebilir. Yani bir yandan Islâm’in esitlik dini oldugunu söylerken, diger yandan Seriât’in insanlar arasi esitligi yok bilen hükümlerini benimseyebilir; ve bunda bir çelisme görmez.

Yine ayni sekilde seriâtçi kisi, “kisirlik” denen seyin Tanri’dan geldigini öngören hükümlerle, kisirligin Tanri tarafinda kötülendigini bildiren hükümleri ayni zamanda benimseyebilir; bu hükümler arasindaki çeliskiyi farketmez, farketse de önemsemez: “Çeliski bize göredir, Tanri’ya göre degildir” deyip geçer! Gerçekten de Kur’ân’in Sûrâ sûresi’nde söyle yazili: “(Allah)… diledigini yaratir; diledigine kiz çocuklari , diledigine de erkek çocuklari bahseder…. Diledigini de kisir kilar. O, her seyi bilendir, her seye gücü yetendir” (K. 42 Sûrâ, 49-50; ayrica bkz. Fatir sûresi, 11). Ancak ne var ki, diledigini “kisir” kildigini söyleyen bu ayni Tanri, kisirligi bir kadin için “eksiklik”, “kusur” sayar ve hakâret vesilesi yapar. Nitekim Muhammed söyle demistir: “Evin kösesindeki bir hasir, döl getirmeyen kisir kadindan daha hayirlidir”. Görülüyor ki Muhammed, hem bir yandan Tanri’nin diledigi kadinlari kisir kildigini bildirmekte, ve hem de diger yandan, Tanri’nin kisir kildigi kadinlari hakâret edilmege layik kildigini anlatmakta4! Öte yandan, yine Muhammed’in Kur’ân olmayarak koydugu hükümlere göre, döl getirmeyen kadinlarla asla evlenmemek gerekir; ve döl getiren siyah kadin, döl getirmeyen güzel kadindan daha hayirlidir. Buyruk aynen söyle:“Sevimli ve döl getiren kadinlarla evlenin… Döl getiren siyah kadin, dogurmayan (kisir beya) güzel kadindan hayirlidir”. Görülüyor ki Tanri, hem diledigi kadinlari kisir kilmakta, ve hem de, kisir kildigi bu kadincagizlari evlenme olasiligindan yoksun tutmaktadir. Kuskusuz ki bütün bunlar çelisme halinde bulunan hükümlerin ortaya vurdugu olumsuz sonuçlardir.

Bu örnekleri çogaltmak kolay, fakat söylemek istedigimiz sudur ki seriât egitimiyle yetistirilmis kisi’nin kafa yapisi, çeliskili hükümlerle yogurulmustur. Sadece çeliskili hükümlerle degil fakat bir de Muhammed’in yasam ve davranislarina egemen olan çeliski örnekleriyle sekillenmistir. Su bakimdan ki Muhammed, bir yandan “barisci” ve “hosgörülü” imis gibi görünürken, diger yandan farkli inançtakilere karsi korku ve dehset saçmistir. Bir yandan “teblig edici ve “ögüt verici” olarak görünürken, diger yandan kiliç yolu ile is görmüstür. Bir yandan Arap kavmine, Arapça Kur’ân ile, gönderildigini söylerken, diger yandan tüm insanlara yollandigini savunmustur. Bir yandan , “alçak gönüllü” (“mütevazi”) imis gibi görünürken, diger yandan Tanri’yi kendisine “salavat getirir” durumlarda kilarcasina, ya da kendisine bas egenlerin Tanri’ya bas egmis sayilacaklarini açiklarcasina övünmüs, kendi yüceligini dile getirmistir. (Böylece müslüman kisi, hem bir yandan Tanri’nin tek’ligine ve yüceligine inanirken, hem de diger yandan bu “yüce” Tanri’nin Muhammed’e salevat getirir olmasina inanmakta her hangi bir çeliski oldugunu düsünemez olmustur! )


KİŞİ BAŞINA DÜŞEN PEYGAMBER SAYISI

22/07/2009

Müslümanlar Allahın 124.000 ile 240.000 arası peygamber gönderdiği savını öne sürerler.dilin kemiği yoktur.rakamlar konusunda oldukça cömerttirler.

islam inancindan yola cikarak peygamberlerin yasam surelerini topladigimizda insanligin yasi muhammed’e kadar  yaklasik 5000 yildir.

islamci tefekkur dergisinden bir alinti.. http://www.tefekkurdergisi.com/icerik.asp?dergi=18&konu=479

Kur’an-ı Kerim’deki âyet sayısının 6666 olmasının, bir bakıma Kur’an-ı Kerim’in ne kadar süre hüküm ferma olacağının işareti kabul edilir.
Bediüzzaman, Hz. Âdem’den kıyamete kadar insanlık tarihinin, Kur’an günü ile yedi bin sene olduğunu belirten bir rivayete atfen, mutlak fetret devrinin bundan çıkarılmasıyla, 6666 senenin elde edildiğini, bunun da Kur’an âyetlerinin sayısına eşit bulunduğunu, dolayısıyla Kur’an hakikatlerinin de bu kadar süre hakim olacağını nazara verir.

Kaynak; NURSİ, S.B. Barla Lahikası. Envar Neşriyat, s.324, 1989, İstanbul.

Burada said nursi’de dergi calisanlari da kendi iman ettigi kuranin ayetlerini 6666 ayet olarak acikliyor..

Radyo  yayinlarini “icinde melekler konusuyor” diye izah eden  said nursi’nin cehaletini biliyoruz..soz konusu dergide bu internet ve iletisim ortaminda bile hala kuranin 6666 ayet degil 6236 ayet oldugunu ogrenememis.. kendi inandiklari kuran  ayetini bile saymaktan aciz bu insanlarin, sanata, spora, bilime, teknolojiye ve insanliga bir katkila olabilecegini dusunmuyorum.kuran ayetleri arasindaki ciddi sayisal farkin, kecilerin yedigi recm ayetleri ve seytan ayetlerinin kuran’dan cikarilmasi olarak mi izah etmeliyiz.

Konumuza donelim..

Son peygamber muhammede kadar insanligin yasini 5000 olarak, peygamber sayisinida 125.000 olarak varsayalim..

125.000/5000=25 *(yani her yila 25 peygamber…)

25/12=2.08 *(yani her aya 2.08 peygamber )

yani her 15 gunde bir peygamber…

peygamber sayisini rivayetin ust rakami olan 240.000 olarak alirsak
haftada bir peygamber…

o gun kosullarinda dunya nufusunu bilemedigim icin adam basi kac peygamber dustugunun hesabini yapamiyorum..
allah  peygamberleri , insanlari dogru yola soksunlar iyiligi ve guzelligi teblig etsinler diye gondermis!!
bu kadar peygambere ragmen allah yarattigi kullarini dogru yola koyabilmismidir.?

Gercekten insanlari dogru yola koymak isteyen allahin bir peygambere ihtiyaci varmidir?

Ustelik yarattigi kulunun “kader”ini yazmisken, Ustelik “hayrin ve serrin  allahtan”  oldugunu soylerken, ustelik “kalp gozlerini muhurledim” derken bu oyun neyin nesidir,

Burada hayyam geliyor aklima..

Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışsın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?


ISLAM VE SEKS.IBRAHIM HAKKI HAZRETLERI

22/07/2009

Bazi islam alimleri seks hakkinda da mustesna ve bilimsel tespitlerde bulunmuslar…
bir goz atmakta yarar var… arama motorlarinda en cok arastirilan konularin basinda seks geliyor.

İbrahim Hakkı Erzurumlu kimdir?
18 Mayıs 1703’te Erzurum’un Hasankale ilçesinde doğdu. Babası Derviş Osman, Erzurum’un tanınmış kişilerinden. Annesi Hanife Hatun’un soyu ise kendisini peygamber ilan eden
İbrahim Hakkı, Tillo’da tefsir, hadis ve fıkıh eğitimi gördü. Babasının arkadaşı Molla Muhammed al-Suhrani’den astronomi ve matematik dersleri aldı. İbrahim Hakkı, tasavvuftan edebiyata, dil, kelam ve ahlak konularından astronomiye kadar birçok eser veren İbrahim Hakkı, 18. Yüzyıl klasik İslam kültürünün Osmanlı’daki son temsilcilerinden biri sayılıyor.

300 YIL ÖNCE YAZILAN MÁRİFETNAME’DEN CİNSEL DERSLER
İbrahim Hakkı Erzurumlu, 18.yüzyılda Marifetname adında bir kitap yazmış. Bu kitapta, “cinsel öğütler” *de veriyor. Okuyalım bakalım, “İslamî” cinsel öğütler neleri içeriyor?

Cimada öpüşenin çocuğu sağır doğar
Erkek, iç gömleğinden başka bütün elbiselerini soyacak.
Kadın da aynı şekilde soyunacak.
Cima esnasında öpüşme ve konuşma olmayacak. Çünkü bunlar, çocuğun sağır ve dilsiz olmasına sebep olabilir.
Erkeğin suyu indikten sonra kadınınki de ininceye kadar karnı üzerinde durmak lazımdır ki kadın ikinci cimaya kadar tıkanıp tembel kalmasın. Yani erkek cimada horoz gibi davranmasın, birleşme bir anlık olmasın ve erkek kendisi kadar eşinin de cimadan lezzet duymasını sağlayacak şekilde hareket etsin.
Cima çocuk ve hayvan yanında yapılmamalıdır.
Cimadan sonra muhakkak idrarını yapmak lazımdır ki meninin son damlaları mesanede kalmasın ve onda tedavisi imkansız bir hastalık yapmasın.
Yabancı kadınlarla yalnız kalmamalıdır. Çünkü hem haram hem de sonu fenadır. Bir şair şöyle diyor: Kadınlar, bizim için şeytan olarak yaratılmışlardır. Şeytanların şerrinden ise Allah’a sığınırım.
Öğleden sonra yapılan çocuk şaşı gözlü olur
Yeni ayın ilk günü cima yapılırsa çocuk güzel olur.
Öğleden evvel cima yapılırsa çocuk hakim ve kerim olur.
Pazartesi gecesi cima yapılırsa çocuk Kur’an hafızı olur.
Salı gecesi cima yapılırsa çocuk cömert ve merhametli olur.
Perşembe gecesi cima yapılırsa çocuk alim ve amil olur.
Cuma gecesi cima yapılırsa çocuk ábid ve arif olur.
Cuma namazından evvel cima yapılırsa çocuk mutlu ve ölümünde şehid olur.
Kadının rızası dışında cima yapılırsa çocuk ahmak olur.

Yeni ayın ilk gecesi veya onbeşinci veyahut da son gecesi cima yapılırsa çocuk deli olur.

Pazar gecesi cima yapılırsa çocuk yol kesici olur.
Çarşamba gecesi cima yapılırsa doğacak çocuk öldürmeye eğilimli olur.
Gündüz öğleden sonra cima yapılırsa doğan çocuk şaşı gözlü olur.
Ramazan bayramı gecesi cima yapılırsa doğan çocuk serkeş, inatçı olur.
Kurban bayramı gecesi cima yapılırsa doğan çocuk altı veya dört parmaklı olur.
Cima ayakta yapılırsa doğan çocuk uykuda yatağına işer.
Erkek, yanılır da baldızıyla sevişir ve cima yaparsa doğan çocuk hünsa (kendisinde hem erkek hem de dişi alameti olan) olur.
Cima meyve ağacının altında yapılırsa çocuk zalim olur.
Kadının sesi kocadan fazla çıkmayacak
Kocası kapıdan içeri girince hemen ayağa kalkıp karşılamak.
Karı kocasına merhaba efendim, hoş geldiniz demeli.
Karı kocasının her emrine itaatli olmalıdır.
Karı kocasının cinsi arzu ve isteklerine karşı gelmemek, nefsini teslim etmekte gecikmemek şeklinde hareket etmelidir.
Kadın sesini kocasının sesinden fazla yükseltmeyecek.
Kadın kocası için bazı zararsız maddeler sürünüp süslenecektir.
Kadının hainliğinden sakınmak lazımdır
Erkek eşine rıfk ile muamele edecek, iyilikle idare edecek. Çünkü kadın eğri kaburga kemiğinden yaradılmıştır, aklı ve dini eksiktir, kocasına sığınmıştır. Güleryüzle sohbet için alınmıştır.
Erkek, karısının öfkesi karşısında susmalıdır. Ta ki kadın pişmanlık duyup kocasından özür dileyinceye kadar. Çünkü kadın ruhen zayıftır. Susma onu yener.
Kadının hainliğinden, aldatma ve tuzaklarından sakınmak lazım. Çünkü Hz. Adem, eşi Havva anamızın aldatmasıyla Allah’a asi olmuştur.
Erkek, karısıyla şakalaşmalı, güldürücü sözler söylemeli. Yalnız kadın kıyafetine girmeyip başka şekilde nezih eğlenceler yapmalı.
Erkek karısına üzüntülerini, kederlerini, düşmanlarını ve borçlarıyla alacaklarını söylememelidir.
Yumurtası sıcak olmayan erkeğin sakalı olmaz
Erkeklerin husye kasları dört tanedir. Bunlar husyeleri korumak ve uyarmak için yaratılmışlardır. Ta ki yavaşça bir uzantı olmasın, gevşeme ile aşağı inmesin ve çarpmalardan yumurtalar korunsun. Torbadaki yumurtalar katıdır, tabiatları sıcak olduğundan duman yaymakta ve bundan erkeklerin yüzünde sakal bitmektedir Çünkü yumurtaları olmayanların veya yumurtası sıcak olmayanın sakalı olmaz yahut yumurtalar kesilip alınsa, sakalı varsa dökülür kalmaz.

Ne olacak simdi, ne dusler kurmustum,

arkadasimla iskandinav ulkelerine gidecektik,hatta okyanustaki o cok begendigimiz egzotik adaya gidecektik.zamani unutacak, saatlerimizi denize atacaktik.duvardaki takvim yapraklarindan kayiklar yapip okyanusa birakacakip arkasindan el sallayacaktik ve 3.boyuta gececektik.bu isin saati ve gunude varmis, bunu dusunmemistim, iyi hesaplamaliyiz, oradan arizali bir cocukla donmekte var!!!


hayallerimi yiktin erzurumlu hakki abi!!


DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

22/07/2009

İnsanoğlu dibine kadar riya,çıkar, yalana batmışken hangi günü kutluyoruz?

Kadınların Günü mü? Sevgileri bitirdik,güvenmiyoruz,çevremiz açlık-yoksulluk-savaş…Ve en çok etkilenen de kadınlar.Bu dünyadan ümit yok, belki başka dünyalarda yaşam daha keyifli en azından belki acısızdır.Kutlamaydı değil mi?Hadi kutlayalım… Erkek egemen toplumda kadın olmak her türlü istismarı ama en başta cinsel istismarı getiriyor.

Sayın gördüğünüz kadınları ; her 5 kadından biri cinsel istismara uğradı veya uğrayacak…Hadi , sayın çevrenizdeki kadınları…1-2-3-4-5…Eyvah!..Dünyada insan ticaretinin %80′ i yani 5 insandan 4’ü kadın ticareti.Seks işçisi yapılıyorlar.Hadi bir daha sayın.1-2-3-4-5…İşte bu…Biz hangi sayıyız?Hangi sayı olmamız her an mümkün?Hadi kutlayalım…

Gözlerimi kapıyorum. Kadın..gencecik,yeni mezun Kadın..iş arıyor,yaşamak için Kadın..eşinden ayrılmış,çocuklarına bakacak Karşısında küçük dağları o yaratmış edasında işveren-patron-amir…Sonra sırnaşık iğrenç bir yaratığa dönüşüveriyor. İstemediğiniz bakışlar,salyalı sırıtmalar,laf dokundurmalar hatta sarkıntılık.İşe alınmak için,işini kaybetmemek için,yaşamak için..susmalı-görmezden gelmeli değil mi?İki yüzlü bir toplum olduğumuzdan ses çıkardığınız, onurlu davrandığınız an bir de suçlanacaksınız kadın olarak.En adi saldırılara karşı hep kendinizi korumanız gerek…Niye bunu yaşamak zorundayız?Hıı unuttum.Biz kadınız.Hadi kutlayalım…

Gözlerimi kapıyorum. Askılı elbisem,V yakalı kazağım,yıtmaçlı eteğim,vazgeçtim saçımın tek teli, hatta sesim tahrik ediyor kendine erkek diyen bazılarını…Kadın namusları,başlarının tacı değil miydi?Bunca sapkınlığın nedeni ne?Ahlak hangi uçlarında taşınıyor ki hemencecik yerlerde sürünüyor?Doğada bunca iki yüzlülük yokken insanoğlununki oniki-yirmiiki yüzlülük değil mi?Ahh,nasıl unutuyorum..Biz kadınız ya ondan…Hadi kutlayalım.

Gözlerimi kapıyorum.Küçücük kızların baba,ağabey,amca,dayı vb.tacizine-tecavüzüne uğradığı bir dünya…Çoğunlukla susulan en acı konu.Dövülerek,korkutularak hayvani güdülerin doyurulduğu o bedenlerin bir daha dünyaya sağlıklı , ümitli bakması mümkün mü?Anne bilse de bilmese de susan-susturulan bir diğer kadın olduktan sonra kime sığınır ki kız çocuğu? Kulaklarımdan  gitmeyen   iğrenç cümleyi:”Ben büyüttüm meyvesini de ben yerim ellere mi vercektim”diyen yaratığın ifadesini unutana dek bu dünyadan ümidim yok.İnsanlara insanlık verecek,egolarını kıracak bir mekanizma varsa lütfen erkeklerden başlayarak işe koyulsun.Kadın olmak bunları hakettiriyor mu?Hadi kutlayalım.

Gözlerimi kapıyorum. Güçlülerin güçsüzleri yediği bir dünya görüyorum.Birilerinin ama en başta kadınların üzerine basılarak çıkılan bir oyun. Savaş erkek oyunu değil miydi?Peki niye aslında kadınlar üzerinde oynanır? ‘Parçalanan kadınların zevk veren etleri Her savaşın kadın mağduru,erkek galibi.’ Ganimet kadın,işkence edilen kadın,tecavüz edilen kadın…ağlayan hep kadın…Hadi kutlayalım.

Gözlerimi kapıyorum. Tarih boyu kadın düşününce,konuşunca,sorgulayıp itiraz edince cadı-ahlaksız-tehlikeli-şeytan-kötü ruhlu…Erkek bilim adamı-siyasetçi-filozof-iş adamı…Hadi kutlayalım. Gözlerimi kapadığımda aklıma bunlar gelmediği gün ,kadın-erkek insanca yaşayıp insanca davranmaya başladığımız gün kutlarım.Hayallerim başka dünyalara ertelenmediği gün kutlarım.Ama bu gün içimden hiçbir şeyi kutlamak gelmiyor.Ben çekiliyorum…Hala içinize siniyorsa ; siz kutlayın…

B.M.A.

sevgili arkadasimin venusten gonderdigi bu yaziya bende bir nazim siiri ile katilmak istiyorum.

Ve kadınlar

bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız


ALLAH’IN SOPASI

22/07/2009

“… ‘Biz Hıristiyanız’ diyenleden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine … (verilen Kitab’ın) önemli bir bö¬lümünü unuttular. Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık…” (Maide Suresi, ayet 14.)

Ayeti okudugunuzda kiyamete kadar “dusmanlik ve kin” ibaresi dikkat cekiyor…

Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır. (ali imran 54).

Ayettende ansalidigi gibi, allah bazi kullarina tuzak kuruyormus..peki kuran’in allahi tuzagi gercekte kimlere kurmustur..
Kiyamete kadar olsa da gercekte allah hiristiyanlarin ve yahudilerin aralarina kin ve dusmanlik salmis midir..?

Museviliktede mezhepler vardir.. Muhafazakar Yahudiler,Ortadoks Yahudiler,Reformist Yahudiler.Yeniden Yapılanmacılar

Peki hic duydunuz mu yahudi mezheplerinin ic savaslarini, anlasamadiklari icin birbirini olduren yahudileri…aksine dunyada etnik anlam da birbirlerine kenetlenmis ender irklarindan biridir israil ogullari…museviler dinsel anlamda da birbirlerini katletmemislerdir…
Demekki allah kin ve dusmanlik salamamis aralarina..

Gelelim hiristiyanliga..baslica mezhepleri protestanlik, katoliklik ve ortodoksluktur..ayrica onlarca kucuk mezhepleri vardir…

Peki yuzyillardir, (1648den sonra) din adi altinda birbirlerini olduren hiristiyanlari veya hiristiyan mezheplerini biliyormusunuz? gecmiste yasanan savaslarin uzerine sunger cekip bugun kardesce yasamaktadirlar…demekki kiyamete kadar kin ve dusmanlik salamamis kuranin allahi…

Allah kiyamete kadar kin ve dusmanligi muslumanlar arasina salmis olmasin?
Eger allahin bir sopasi varsa bunu muslumanlara salliyor oldugu bir gercek..

Muhammed olur olmez, islam icinde iktidar savaslari basliyor, 3 halife diger muslumanlar tarafindan olduruluyor…bu allahin sopasi degilmidir?

Muhammedin torunlari hasan-huseyin diger muslumanlarca olduruluyor, peygamber torunu bile olmak diger muslumanlarin siddetinden kurtulmak icin yeterli olmuyor..

Camel savasinda muhammed’in karisi ayse ile halife ali savasiyorlar onbinden fazla musluman oluyor.. sopa sallamak degilmidir bu?

Siffin savasi..ebu sufyan ve hz. Ali arasindaki bu savasta 90.000 musluman birbirlerini oldurdu…allah kin ve dusmanligi muslumanlarin arasina salmis olmasin? Bundan iyi sopa olur mu?

Maide 56. Kim Allah’ı, onun peygamberini ve inananları dost edinirse bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir.

nasil oluyorda bir savasta 90.000 musluman öluyor, allah galiplerin yaninda oluyor..ölen adam galip sayilirmi?

Hadi bunlar islamin daha yeni yeserdigi yillarda oluyordu…daha dun sayilabilecek iran irak savasi…kuveyt irak savasi,Hergun devam etmekte olan sii-sunni savaslari..birbirlerinin camilerini bombalayip birbirlerini katletmektedirler..

Ulkemizde hizbullah diger muslumanlari katledip evlerinin bodrumlarini, bahcelerini mezarliga cevirmedi mi?,
Benzeri katliamlar, cezayirde fis militanlari tarafindanda uygulandi mi?

Hacca’da humeyni’nin emriyle iranlilar binden fazla muslumanin olumune neden oldular,
Her yil seytan taslarken olen muslumanlarin haberleri hafizamizda..taslanirken olen seytan henuz gorulmedi, duyulmadi,

tapindiklari kabe bile sayisiz kez su baskinlarina ugradi..allah daha sopasini nasil gosterecek..

Onlarca musluman ulke, yuzmilyonlarca musluman ortadogunun en kucuk ulkelerinden 5.5 milyonluk israille basa cikamamaktadirlar, birlik olup israilin hakkindan gelememektedirler..kin ve dusmanlik kimin arasina sokulmus gercekten..allah sopasini muslumanlara gosretmektedirler..hala anlamadiniz mi?

Allahin sopasi israildir, amerikadir, ingilteredir..bundan iyi sopa olur mu? Muslumanlari hergun dayaktan gecirmektedirler..

Daha cok yeni olan israilin gazzedeki olaylari..allah muslumanlarin arasina kin ve dusmanlik salmis olmali ki, birlik olup israile dur diyememektedirler…alin size alllahin sopasi..

Allah bazen sopasini aclikla gostermekte somali’de, ethopya’da, nijerya’da muslumanlar acliktan olmektedirler..

Cecenistan beslen’de ki ilkokulu basip 350 rus cocugun cecenler tarafindan oldurulmesine ses cikarmazsaniz, cocuklariniz yahudiler tarafindan oldurulunce feryat etme hakkina sahip olabilirmisiniz?

Madrid’te, londrada masum insanlar metroda olurken deve kusu olursaniz allah yahudi kartini kullanip filistinlileri oldurur…

Istanbuldaki sinagog baskinina icin icin sevinirseniz,allahin sopasi gazzede caminizi vurur…

Eger Allah ve bir de sopasi varsa,zaman zaman da kullaniyorsa, muslumanlara gostermekte fakat onlar derin uykularina devam etmektedir..

Yuzlerce yillik peygamber omurlerine gore, muhammedin 63 yasinda olmesi allahin sopasi degilde nedir?

Ulu bir yaratici kullari arasina kin ve dusmanlik salabilir mi? bunu yaparsa ulu olabilir mi?
Diyelim ki boyle bir allah var, kin ve dusmanlik kimin arasinda vardir gercekten?
Allah kimlerin yanindadir? Biraz dusunun lutfen!!!

Bir tanri ve cehennemi varsa, (bana gore kullarini yakan bir tanri olamaz) bugun muhammed ve sahabelerin cehennemde yandigindan kuskunuz olmasin..

Allahin sopasi demeklos’in kilici gibi muslumanlarin tepesinde sallanmaktadirlar…onlarin kalp gozleri koreldiginden gorememektedirler..

ISLAM ULKELERINDE DURUM.

akla ve bilime dayali egitim sisteminden uzak, din merkezli cagdisi egitim yapan sark toplumlarinin durumu ortada…

her sey allah’tan diyen ademoglu bilim uretebilir mi?… muslumanlar icin bir paradoks var..bilimin temelinde suphe vardir..din ise bir dogma, supheye yer yoktur..suphe ediyorsan dinden cikiyorsun..
her sey allah’tandir diyorsun, labaratuar calismasina veya akademik calismaya gerek kalmiyor..
yan gelip yatiyorsun..ustelik cenneti de garanti ediyorsun.

bana gore islam toplumlarin da doktor bile olmasi bir reformdur….cani veren allah, cani alan allah..
allah can almaya karar verirse, hangi doktor engel olabilir..anlayis bu.
yine de haci’ya hocaya ufurukcuye gidiyor yurdum insani, recete yerine muska yazdiriyor..
sinegin bir kanadin da zehir diger kanadin da panzehir olduguna inanan arkadas hipokrata inanir mi…?

sanatin icine tukuruyorsa baskentin belediye baskani, heykeltras yetistirilebilir mi?
vesikalik resmi bile gunah sayan dusunce sanat uretebilir mi..?
hala olimpik oyunlarda basortusu ile kosuyorsa kadini, sporda basarili olabilir mi?

tek basarili olduklari konu canli bomba imalati..
dunyanin hic bir cografyasinda insanlar kendilerine bu kadar kotu davranmiyor..

amerika ulkerini isgal ederken, onlar hala birbirlerini olduruyorlar..
vurmadiklari tek yer askeri hedefler, oldurmedikleri tek canli asker..
israil topunla tufeginle saldirirken, sokaklara surulmus kadinlar ve cocuklar..
birisi olse de propoganda yapsak, dunyayi ayaga kaldirsak dusuncesi icindeki erkekler…
sark kurnazligi dedigimiz sey bu olmali !!!

bilim uretemiyorsun, teknoliji uretemiyorsun, sanatin her turunden uzaksin,
boyle olunca insanlarin din adina sacmalik uretmeleri kacinilmaz oluyor,
bir peygamber var..bir de kitap…
sonrasi milyonlarca hadis, milyarlarca hic bir degeri olmayan din soylemleri..kendileri pisirip kendileri yiyorlar,urettiklerinin dunyaya ve insanliga katkilari yok denecek kadar az…
dalai lama veya budizm kadar dunyayi etkileyemediler..onlar kadar sayginlik uyandiramadilar…

hala misfakla dis fircaliyorsan urettiklerin de o perspektifte oluyor..
en buyuk bilimsel calisman ise, zemzem suyunun faydalari!!!
cene suyuna corba!!!

boyle olunca allahin sopasini hergun yiyip oturuyorsun..


TÜRK POLİSİ ve BOSTANCI OPERASYONU

22/07/2009

İstanbul polisi yaptiği istihbarat sonucu devrimci karargah isimli örgütün Bostancı’daki hücre evini  tespit ediyor… Eve operasyon hazırliğı yapılıyor..Baskın basanındır mantığı ile en uygun saat olarak 5.30 kararlaştırılıyor…Bilinen operasyon başlıyor.sonuç ortada, bir başkomiser, bir genç, bir terörist olmak üzere 3 ölü 7 yaralı..

Oysa tek mermi atilmadan, tek cana kıyılmadan, vatandaşa saatlerce kabus dolu dakikalar yaşatmadan bu terörist etkisiz hale getirilemezmiydi? Tabiki getirilebilirdi.

İstanbul polisi beceriksizliğini büyük bir operasyon yapılmış gibi göstererek show’a dönüstürdü..Ders çıkarılması gereken bu olaydan utanmadan pay çıkarmaya çalıştı..Yaşanan acı olaylar sonucunda Başbakan, Vali ve Emniyet müdürü, polisin başarılı bir operasyon gerçekleştirdiğini  açikladilar.

Bu açiklamalar bende vatandaş olarak koyun muamelesine tabi tututulduğum duygusunu uyandirdi..

Bir teröristin kapısını misafirliğe gider gibi çalma gafletinde bulunurken, hiç düşünmediniz mi herkes sizi kapıda İlhan Selçuk gibi güler yüzle karşilamaz…

Bu iki olayda polis ve savcilarin ruh hallerini merak ediyorum..  İlhan Selçuk’un  evine neden sabah 4.30 da gittiniz. Yazara mı terörist muamelesimi yaptınız, yoksa teröriste mi yazar muamelesi?

Polisin rutin bir suçlu yakalama şekline dönüştürebileceği eylemi 3 kişinin öldüğü 7 kişinin yaralandığı bir operasyona dönüştürmenın nesi başarıdır! Bu operasyon polisin hatasıdır ve  suçudur. Emniyet müfettişleri İstanbul polisi hakkinda soruşturma başlatmalıydı..

Hepimizin bildiği hirsizlik olaylari var..Eve giren hirsizlar evdekileri uyutup evi soyup soğana ceviriyorlar..Taşaron olarak hırsızlar kullanilsaydı sonuc daha başarılı olabilirdi..Polisin hırsızlardan öğreneceği çok şey olmalı, hatta teknik destek almalı.!!

Evin icinde ne tur silah ve muhimmat olup olmadigini bilmiyorsan,

Sınırlı alanda olsa evin içindeki teroristin hareket kabiliyeti hesaplamıyorsan,

Teröristin mevcut silah ve techizati kullanabileceğini düşünmüyorsan,

bu ağır bedele katlanacaksin, ben nerede hata yaptim diye şapkani önüne koyacaksın…

vatandaşa koyun muamelesi çekip, başarılı bir operasyonmuş gibi anlatmayacaksin.

niçin onlarca insanin yaşadığı bir apartmanda sabahin erken saatlerinde operasyon duzenliyorsun…demek ki tehlikeyi seziyorsun..kanarya sevenler dernegini basmiyorsun, hucre evi basiyorsun…düşüncenle eylemin arasında çelişki var..gerekli tedbiri almıyorsun, elini kolunu sallayarak gidiyorsun ve avlanıyorsun.

Polisin ”teknik takip”konusundaki “başarisi” hepimiz tarafindan biliniyor, herkes dinleniyor, takip ediliyor…En özel konuşmalarımız, en mahrem durumlarımız yazılı kayitlara geçip mahkemelerde kanit,  basinda magazin haberi olarak yer aliyor..Sabih Kanadoğlu gibi bir teröristi! takip edebilen polis, Bostancı’lı  teröristi mi takip edemiyordu?

Saat 5.30 da Polis hücre evinin kapisini çaliyor ve ateşle karsilik veriliyor.bir başka bölgede operasyonda olan deneyimli amirlerine haber veriliyor ve saat 6.00 da bir kez daha kapiya gidiliyor ve amir vuruluyor..ilk yapilan açiklamada amirin şarapnel parçaları ile hayatını kaybettiği açıklanıyor.

Operasyon sonrasi yapilan aciklamada ise ölüm nedeni, merminin başına isabet etmesi..

Ortada bir gerilla şavaşı yok iken, üstelik kapana sıkışmış bir terorist var iken polisin kendini koruyamamasi düşündürücü değil mi? Tüm techizati ve gücü ile polis kendini koruyamiyorsa 16 yaşindaki gencin hayatını nasil koruyabilir?

Teröristin evine 6 saat boyunca her türlü personel, mühimmat ve teknoloji destegi ile giremiyorsan bu operasyonun neresi başarilidir?

Polis ve basin teroristler diye ifade kullaniyor…Yani birden fazla terörist olduğu açıklanıyor….olay sonucu ise bir terörist çıkıyor..bu durumda ya diğer teroristleri kaçırdınız, ya da bir teroriste karşılık başarısız olduğunuz gerçeği ortaya çikiyor.

Bir baska trajedi…

Polis, güvenlik bandının 95 metre olarak çekildiğini, güvenlik zafiyeti olmadığını, 16 yaşındaki gencin bu güvenlik şeridinin dışında vurulduğunu açıkladı..Özürleri kabahatlerinden büyük..Teröristin saatlerce mermi yağdırmasına rağmen kullandığı silahın etkili mesafesini tespit edilmemiş…Bundan dolayı  emniyet şeridini olmasi gereken mesafede kurmamışsınız ki, güvenlik şeridinin dışında kalan 16 yaşındaki genç hayatını kaybetti..

Bir diğeri de ortalik savaş alanına dönmüşken, erzurumun düşman işgalinden kurtuluş törenlerini izlermiş havasındaki merakli vatandaşlarımız.

Burada polisin otorite zaafiyetini tv’lerde izledik..Vatandaş polisi dinlemiyor,kendi canına da değer vermiyor… polis ise yaptığı operasyonun ciddiyetinde değil..

Teroristin evinden çıkan silah ve muhimmatin  polisin katkisi ile coğaltıldığını düşünüyorum…

bu  teçhizat ve muhimmatin sergilendigi standa koyulan ucuz telsizlerle polis frekansina girildiği ise inandırıcı değil.. Teröristin, ölen polisin telsizini almadığının ispatı olarak oraya koyuldugu izlenimi yaratıyor..Böyle düşünmemin nedeni ise polisin çelişkili ifadeleri..

Hatalarini kapatmak üzere olayin boyutunu büyük gösterme çabaları..

Teroristi yakalamanin baska yöntemi yokmuydu?

Hiç ise gitmez, hic çalışmaz mi ?

Hiç aliş verişe çikmaz mi?

Mesela sokakta yürümez mi?

Bir araca binmez, bir café veya restaurantta oturmaz mı?

Kisacasi bu terörist evinden hic dışarı çıkmaz mı?

Dışarı cıktığında kaleşnikof’la mi yürür terörist?

En fazla belinde silahi olacaktir..

Bu kadar polis kontrolünün olduğu bir şehirde bunun olmasi düşük ihtimal..

İstenirse 4 sivil polis memuru tarafindan uygun zamanda gafil avlanılmaz mıydı?

Teröristi canli yakalayip diğer örgüt elemanlarina da ulaşılamaz mıydı?

Üstelik karşınızda asosyal yobaz bir terörist de yok..Eğitimli, kitap yazan, dergilerde calışan, Tv’lerle ilişkisi olan bir entellektüel var..

Bir telefonla bile istediğiniz yere getirebileceğiniz birisi…

Başarisiz bir operasyonudur Bostanci..

Yigidi öldürdük hakkını verelim..Ölmesine rağmen terörist polisten daha başarılıydı.….



MUHAMMED KURANA NE KADAR DEĞER VERMİŞTİR?

13/01/2009

kuranda onlarca ayette “bu kitap” diye bir soylem var…

oysa muhammed oldugunde ortada kuran isimli bir kitap yoktur…

Kuran ayetleri gelişi sırasında Peygamber’in yanında bulunan bu işin tutkunları tarafından ezberlenerek belleklere yerleştirilir. Peygamber’in ölümüyle ayetleri belleğinde tutan birincil kuşağın yaşlanmaları nedeniyle ölebilecekleri ve giderek Kuran ayetlerinin unutulabileceği, zamanla ayetler konusunda çelişkilerin doğabileceği düşüncesiyle Ebu Bekir’in halifeliği döneminde ezberdeki Kuran ayetleri yazılı hale getirilerek Peygamber’in eşlerinden Hafsa’ya bırakılarak saklanması istenir. Osman’ın halifeliği dönemindeyse bu Hafsa’daki Kuran alınarak bugünkü biçimiyle yeniden düzenlenir. Sure ve ayet adlarıyla numaraları konur. Birden çok nüsha yapılarak genişlemiş İslam Devleti’nin her eyaletine bir tane gönderilerek, toplumdan bu Kuran’a uyulması istenir. Hafsa’dan getirilen ilk Kuran derlemesi metni, ileride çelişecek anlamalara yol açar düşüncesiyle yakılarak ortadan kaldırılır.

Kaynak: Çağdaş tarihçilerden Taberi bu yakılma olayına Halife Osman’ın ağzından anlatarak yer verir. Bkz. Tarih-i Taberi Tercemesi (1983), C. III: 159; Ayrıca Kuran’ın nasıl ve kimlerin elinde derlenip yazıya geçirilişinin öyküsü için bkz. Kaya (1996): 237-245.

Kuran’ın ilk orijinali: Küçük taşlar, deri, ağaç parçası, kemik gibi çeşitli nesnelere yazılıydı. Yakıldı.
Kuran’ın ikinci orijinali: Ebubekir döneminde yapılan derleme. Yakıldı.
Kuran’ın üçüncü orijinali: Osman döneminde oluşturulan “azmalar”. Bunlar da dünyanın hiç bir tarafında yok.

Muhammed sagliginda kendine gelen vahiyleri neden yazili kayit haline getirmedi, o gune kadar gelen ayetleri neden toplattirip kitap haline getirmedi.?kurandan gunumuze neden yazili kayit, ulasmadi?

Kuranin bir harfinin degismedigi sunni islamin savidir.bu vebal muhammedindir..kuran ihtilaflidir..boyle olmasa bugun muslumanlar parcalanmis olmazdi.. mezheplerin, tarikatlerin , tekkelerin ve musluman gladyotorlerin kan akittigi bir arenaya donusmezdi..

6236 ayetin ceylan derisine, kemiklere yazdirildigi inandirici degil..madem islam bilim adamlari yetistirdi, madem kuran’da her turlu ilim var..sumer tabletleri, mumyalar,papirusler gunumuze kadar ulasirken kuranin orijinal bir ayeti gunumuze ulasmadi.. kendisi inansa yazin daglara taslara bu kitabi demezmiydi?

Muhammedden sonra 2,5 yil halifelik yapan ebubekir ve sonrasi halife olan omer’de toplatmayinca daha sonra halife olan osman kurani toplatmistir..
muhammedin ve halifelerin kurana siradan musluman kadar bile deger vermedigi ortada.ustelik ugruna dunya yaratilan bir peygamberken, ustelik olmasaydi varligi yaratmazdim diyen bir allahi olmasina ragmen..

Muhammed kurana gereken onemi gostermiyorken, allah muhammede gercekte deger vermis midir?

dogdugu anda ellerinin ustune basan ve basini yukari kaldirip tanrisina bakan, peygamber muhammedin olurken cektigi acilar..ugruna dunyayi yaratan tanrinin habibini kivrandirarak oldurmesi..

ilk insan, ilk peygamber ademe 2000 sene,nuha 950 sene diger peygamber takiminada 300-500 sene hayat verip muhammede 63 sene yasama hakki vermesi..

bir cok peygambere mucizeler verirken muhammede hic mucize yetenegi vermemesi..

ilk peygamber ademe butun ilimleri vermesi, son peygamber muhammede okuma yazmayi bile cok gormesi…

bunlari muhammede cok goren kurandaki tanri, ahzap 50 suresi ile butun kadinlari muhammede helal eder mi?

ahzap 37 ayeti ile evlatligi zeyd’in karisi zeynep’i muhammede nikahlar mi?

ganimet ve sayisiz cariye ve kole edinmesini serbest birakan ayetleri gondermis olabilir mi..?

bunlari akil ve mantik kabul edebilir mi? adil olan bir tanri bu ayricaliklari saglayabilir mi?

islam nurunu tamamlayacaktir diye bir cumle yinelenip durur…iyide islam nurunu nasil tamamlayacak, ortada bir elcide yok..bir elci olmadanda islam nurunu tamamliyorsa 240.000 peygambere ne gerek vardi..bu kadar peygamber enflasyonu yaratmadan ulu yaratici nurunu tamamlayamazmiydi?

o istese peygamberler olmadan insanlar dogru yola gelmezmiydi?

bu kadar kitap ve peygamber gonderen, insanlarin kafalarini karistiran bir tanri olabilir mi?

muhammedin yasarken ilgi gormedigi, inandirici olmadigi ortada..islami yayma adi altinda kervanlara saldirip  ganimetler elde etmis..ganimet ayetlerini kurana koymustur..ganimetlerle insanlarin ekonomilerine, 4 nikahli es ve sayisiz cariye mantigi ile sehvetlerine hitap etmistir.

Muhammedin cenazesi bile bir tarikat seyhi gorkeminde olmamis, hatta bir cok insanin haberi olmadan sessiz sedasiz gomulmustur…sahabe, muhammed olur olmez post kavgasina tutusmus, 3 islam halifesi ve peygamberin torunlari muaviye tarafindan oldurulmus, peygamberin soyu bile yurumemistir..muhammedin en sevdigi karisi ayse bile, halife ali ile kanli iktidar savaslarina girismislerdir..(camel savasi) sunni islam bu konuda deve kusu olmayi tercih etmektedir..

muhammed olumunden sonraki yillarda efsanelestikce buyumus, sagliginda goremedigi degeri oldukten sonra gormustur..binlerce hadis yazilmis, sisirildikce sisirilmistir..

bu balonun havasi kacmistir..birileri hava pompalamaya devam ediyor..pompaladikca balon ucmaya devam ediyor.

bende dunyada yasiyorum venus’te degil.. ayni resme bakip farkli yorumlar yapabiliyoruz…bu hikayelere yillarca bende inanmistim..inananlari cok iyi anliyorum.din bir tabu’dur..beyni durdurur.


İSLAM VE AHLAK

13/01/2009

ISLAM VE AHLAK

konu namus oldugunda islamcilardan daha namuslusu yok..onlar gibi dusunmeyen herkes namussuz..
hatta onlarin inandigi, allaha, kitaba, peygambere inanmaniz bile yetmez..mezhebinizde ayni olacak..yillarca alevileri mum sondu yapmakla itham etmediler mi?

1952 yilinda vatan gazetesi sahibi ahmet emin yalmani, allahsiz oldugu gerekcesi ile vuran islamci yazar, allah dostu huseyin uzulmez 14 yasindaki kiza cinsel istismardan tutuklandi ve cezaevine atildi…diger namuslu! Muslumanlarin girisimi ile kizin bu olaydan etkilenmedigine dair adli tip raporu duzenleterek serbest birakildi..yillar oncede muslum gunduz huseyin uzulmezin evinde yakalanmisti..bak su allahin isine!!!..var midir bir hikmeti?

tekbir giyimin sahibi 3 esli olmasinin nedenini, kurani ve muhammedi rehber almasi ile acikladi..insan yapisinda cok eslilik oldugunu savunan karaduman oyle olmasaydi genelevler olmazdi dedi..ayni modacinin vucut hatlarini belli eden islami moda anlayisi ve defileleri islamci elitin ilgi odagi..

islami ve islamci hukumeti savunan unlu gay modaci cemil ipekci muhafazakar oldugunu acikladi..islami kesiminde artik nurtopu gibi bir gay’i var..

malta’da cubbesini fora edip, jet ski uzerinde ustsuzleri rontgenleyen cuppeli hoca,utanmadan postunun uzerinde muritlerine show yapmaya devam ediyor..

dervisin fikri ile zikri deyisini dogrulayan, turban ile kadinin donunu kiyaslayan basbakan yardimcisi

motorcu adnan oktarlar,(harun yahya) ali kalkancilar, tv’de birbirlerine nasil atladiklarini anlatan, kadinin sacindan bile tahrik olan musluman halkim,

yakin zaman once basinda cikan bir haber..yaslari 18 ile 40 arasi olan 9 kisi 14 yasindaki kiza gunlerce tecavuz etmekten tutuklandi..muhtemel hepsi allah bir muhammed onun peygamberidir diyen zevat..

“referansimiz islam” diyen zevatin referanslarina bir goz atalim..

***hulle nikahi: iki kez bosandigin karin ile 3.kez evlenmek istiyorsan, karin once baska birisi ile evlenmeli ve gerdege girmeli.( bakara suresi 229-230. ayet)
***muta nihaki: muhtemel ayetinden yola cikan muslumanlar (ozellikle sii’ler) mehirini odedigini kadin ile bir kac saatligine nikah kiyabiliyor.. ulkemdede genelev kapilarinda nikah kiymak uzere bekleyen musluman halkim benim..(nisa. 24 ayet)
***zina: yatakta yakaladigin esini zina yapmakla itham edemiyorsun..cunki 4 sahit gerekiyor. (nisa15. ayeti)
***cennet’te ki tomurcuk goguslu huriler..(nebe 33. ayet)
***takiyye ayetleri,yalan soyleyebilme ozgurlugu (ali imran 28,nahl 106. ayetleri)
***evlatliginin karisi ile evlenebilme ozgurlugu!!! (ahzap suresi 37. ayet)
***4 nikahli es, savaslarda elde edilen cariyeler (seks koleleri) (nisa 3 ayeti)
***hac’da zekkerlerden (penislerden) damlayan meniler, ” (kaynak: Buhari, Hac/81; Umre/6; Şirket/7; Muslim, hac/141; Hadis/1216; Neşe-I Menasik/77; Ibn-I Meca, menasik/77 Hadis/2980; Ahmet Ibn-I Hanbel, Müsned 3/317-366)
***beni mustalik gazvesinde esirlere  yapilan azil,(bosalma) (buhari nikah 49)
***hala kizi, dayi kizi, amca kizi,evlatliginin karisi ile 9 – 63 yaslari arasinda sayisiz kandinla peygamber evlilikleri.(ahzap 50)
***hadislere gecen peygamberin 30 erkege bedel cinsel gucu, (Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi, hadis no: 192.)
***kurana girmis, muhammedin kadinlari ile yatma sirasi ve kavgalari, (ahzap 51)
***yolda guzel bir kadin gordugunde eve gidip hanimlari ile seks yapmasi, (Bkz. Müslim, e’s- Sahih, Kitabu’n-Nikâh/9-10, hadis no: 1403; Ebu Davud, Sünen, Kitabu’n-Nikâh/44, hadis no: 2151; Tirmizî, Sünen, Kitab’r-Rıdâ’/9, hadis no: 1158.buhari hibe 8)

***gilgamesh destanindan esinlenilen ilk insan adem havva hikayesi, ensest iliski ile gunumuze gelmis insanlik anlayisi,

Ve islamin iz dusumu gunumuzdeki musluman ahlaki,
***kadini sahitlik ve mirasta esit gormeyen, ama bacak arasini herkesten cok sahiplenen anlayis,
***sokaklarda, parklarda, sinamalarda opusen turbanli kizlar
***vucudun butun hatlarini gosteren islami moda, ve defileleri,
***50 civarinda genelev, bir o kadar escort telekizlar ve bunlarin musterileri musluman kardesler
***gelinlikle yuruyen baris elcisini kacirip tecavuz etmeler,

***kelli felli adamlarin cocuk yaslardaki kiz ve erkeklere toplu tecavuz ayinleri.

***18 aylik bebege tecavuz eden vicdansizlar,

***anne ve kizina birlikte tecavuz eden sapiklar..

musluman arkadaslarin ahlak ve namusundan suphem yok..
biraz ahlak ve namuslari varsa bu kuran’a, sunnete dayali degildir..toplumsal ahlaktir, evrensel ahlaktir..insanlik ahlakidir..

hangi insan karisini yatakta yakaliyip 4 sahit yok diye zina yapmiyordu benim karim diyebilir..
geneleve gidip pezevenge al su parayi kiy muta nikahimizi 3 saatligine diyebilirmisiniz,
hanginiz, 2 kez bosandiginiz karinizla 3.kez evlenmek icin baskasinin altina yatirabilir..

9 yasidaki kizla gerdege girip, evlatliginizin karisi yani gelininiz ile evlenebilirmiydiniz?

yukarida yazilanlari ahlakli buluyorsaniz  sozumuz yok, islami yasiyorsunuz…imaninizdan suphemiz yok.

bazi arkadaslar islamda muta nikahi yoktur diyorlar..iyide,  kurani en iyi sen mi anladin? adinda islam cumhuriyeti ibaresi olan ve ayetullah adindaki mollalarla yonetilen iran anlamadi mi?

bu ayeti yorumla..bakalim iran’daki muta nikahinin esin kaynagi neymis?

Nisa suresi 24.ayet

Ve evli kadınlarla evlenmeniz (haram kılınmıştır), elinizin altında bulunan (harp esirleri) cariyeler müstesna. (İşte bunlar) Allah’ın size farz kıldığı (hükümler)dir. Ve bunların dışında, iffetli olmak ve zina yapmamak şartıyla mallarınızla istemeniz (mehirlerini verip almanız) size helâl kılındı. O taktirde farz olan mehirlerini onlara verin. Ve sizin üzerinize onunla mehirden sonra anlaşmanızda bir günah yoktur. Muhakkak ki; Allah Alîm’dir, Hakîm’dir.

Vel muhsanatü minen nisai illa ma meleket eymanüküm kitabellahi aleyküm ve ühılle leküm ma verae zaliküm en tebteğu bi emvaliküm muhsıniyne ğayra müsafihıyn femestemta’tüm bihı minhünne fe atuhünne ücurahünne ferıdah ve la cünaha aleyküm fıma teradaytüm bihı mim ba’dil ferıdah innellahe kane alımen hakıma

Ayette geçen femestemta’tüm kelimesinin aslı olan mut’a sözcüğü şer’i örfe göre müddete bağlı evlenmek manasına gelir.diger bir anlami diledigin kadar kullanmaktir.. Buna göre ayetin manası şöyle olur: Kadınlardan biriyle anılan bir müddet zarfında evlenerek faydalandığınız takdirde, ücretlerini kararlaştırdığınız şekilde verin.

adi iran islam cumhuriyeti…muta nikahi yururlukte..yasal, kanuni..ulkemizde de hergun onlarca genelevin kapisinda binlercesi sirada bekleyen erkeklerimiz,

Turk insaninin adina zamparalik, capkinlik dedikleri bu eylemin adidir  muta nikahi…